Tom seems to enjoy being outdoors.
- Tom açık havada olmaktan hoşlanıyor gibi görünüyor.
Tom doesn't get outdoors much.
- Tom çok açık havaya çıkmaz.
We spent the day in the open air.
- Günü açık havada geçiririz.
People who regularly work in the open air do not suffer from sleeplessness.
- Düzenli olarak açık havada çalışan kişiler uykusuzluk sıkıntısı çekmezler.
We spent the day in the open air.
- Günü açık havada geçiririz.
We spent three hours in the open air.
- Açık havada üç saat geçirdik.
Rugby is an outdoor game.
- Ragbi bir açık hava oyunudur.
Tom doesn't have much interest in outdoor sports.
- Tom, açık hava sporlarına büyük ilgi duymuyor.
Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
Fresh produce is sold at an open-air market.
- Açık hava marketinde taze ürün satılmaktadır.
Open-air markets sell food grown on local farms.
- Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.
The open-air concert was cancelled because of the rain.
- Açık hava konseri yağmur yüzünden iptal oldu.
After rain comes fair weather.
- Yağmurdan sonra açık hava gelir.