açık açık

listen to the pronunciation of açık açık
Turkish - English
clearly
warts and all
openly, frankly
without mincing matters
openly
outspokenly
in round terms
bluntly
openly, baldly, frankly, straight out
frankly
(deyim) in plain english
bridly
in no uncertain terms
baldly
straight out
straight from the shoulder
açık
open

He told me to leave the window open. - Bana pencereyi açık bırakmamı söyledi.

When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride. - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.

açık
bare

I can barely keep my eyes open. - Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.

açık
clear

This drink clearly has the same flavor as tea. - Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.

It seemed clear the Senate would reject the treaty. - Senatonun antlaşmayı reddedeceği açıkça görünüyordu.

açık açık konuşmak
speak bluntly
açık açık söylemek
make no bones of it
açık seçik belirtmek
articulate
açık artırma
auction

I obtained the painting at an auction. - Bir açık artırmada tablo satın aldım.

The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars. - Ünlü yağlı boya resim açık artırmada 2 milyon dolara satıldı.

açık kontenjan
vacancy
açık oturum
panel
açık oturum yönetmek
anchor
açık
obvious

Logic is obviously your strong point. - Mantık açıkça senin güçlü noktandır.

Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative. - Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.

açık
definite

It is definite that he will go to America. - Onun Amerika'ya gideceği açık.

açık alan
concourse
açık artırma ile satmak
auction off
açık deniz
(Hukuk) high sea
açık fikirli
Catholic
açık kalplilik
candor
açık sarı
canary
açık saçık fıkra
blue joke
açık sözlü
blunt
açık sözlü
frank

Tom was quite frank about it. - Tom o konuda çok açık sözlüydü.

Does Tom really want me to be frank? - Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?

açık tribün
bleacher

Eventually, bleachers will be added. - Sonunda açık tribün eklenecek.

açık tribün
bleachers

Eventually, bleachers will be added. - Sonunda açık tribün eklenecek.

ağzı açık kalmış
stunned

Everybody was stunned. - Herkesin ağzı açık kalmıştı.

ardına kadar açık
wide

Fadil found the door wide open. - Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.

Keep your eyes wide open! - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.

açık sözlü
bluff
açık sözlü
forthcoming

Tom wasn't very forthcoming about what happened with Mary. - Tom Mary ile ilgili ne olduğu hakkında çok açık sözlü değildi.

donuk açık kahverengi
drab
açık oturum yöneticisi
anchor
açık sözlü
outspoken

Tom is very outspoken, isn't he? - Tom çok açık sözlü, değil mi?

She's an outspoken person. - O açık sözlü bir kişi.

(telefon) açık
off-hook
alarm açık
(Bilgisayar) alarm on
açık (ifade)
articulate
açık (mali)
deficit
açık bölge
(Matematik) open region
açık söylemek
speak openly
açık
(Otomotiv) open end
açık ve kesin ifade etmek
formulate
açık çek
(Ticaret) a blank cheque
açık çek
(Ticaret) a blank check
açık çek
(Ticaret) open check
açık üniversite
open university
bilgisayar açık
(Bilgisayar) on
burnu açık
peep toe
daha açık
(Bilgisayar) lighter
futbol açık (oyuncu)
winger
gösterge açık
(Bilgisayar) indicator on
güç açık
(Bilgisayar) power up
halka açık
open to public
halka açık
public access
herkese açık
(Ticaret) public

All the elements of a data structure are public by default. - Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.

A fan page is always public. - Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.

herkese açık yarışma
free-for-all
hesap) açık
deficit
kapak açık
(Bilgisayar) door open
klima açık
air conditioning on
mülahaza hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) I reserve my judgment
mülahazat hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) I reserve my judgment
telefon açık
off-hook
yolun açık olsun
god speed
yolun açık olsun!
all the best!
zaten açık
(Bilgisayar) already open
üstü açık araba
roadster
açık havada et ızgarası
barbecue
açık (renk)
light
açık ara
by far the best
açık hava
1. open air, outdoor; fresh air. 2. clear weather
açık ihale usulü
Open tender procedure
açık ki
Clearly
açık kimlik
Clear identity
açık mavi
Light blue
açık mektup
open letter
açık saçıklık
obscenity
açık söz
deficits
açık sözlü
explicit
açık sözlü
plainspoken
açık sözlü
honest
açık sözlü
free spoken
açık sözlü
plump
başı açık
uncovered
becerikli, açık göz (kadın)
Gadgets, open your eyes (women)
gelişmeye açık olmak
to be open to development
gözü açık
waking
yeniliklere açık
open-minded

yeniliklere açık bir kişidir.

yolu açık
open road
önyargısız, açık fikirli
unbiased, open-minded
Turkish - Turkish
Saklamaksızın, gizli yer bırakmaksızın, içtenlikle
açık seçik
Anlaşılmaz yanı bulunmayan
mülahaza hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek
mülahaza hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir yargıya varamaktan çekinip hüküm vermeyi ertelemek
mülahazat hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir yargıya varamaktan çekinip hüküm vermeyi ertelemek
mülahazat hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek
English - Turkish

Definition of açık açık in English Turkish dictionary

Udu tutuş, Sağ el ( mızrap ) Açık teller
(Muzik) Udu tutuş, Sağ el ( mızrap ) Açık teller
açık açık
Favorites