-i geçen

listen to the pronunciation of -i geçen
Turkish - English

Definition of -i geçen in Turkish English dictionary

-i geçen
in excess of
geçen
last

He began to work for that company last year. - O, geçen yıl o şirket için çalışmaya başladı.

This is the hotel where we stayed last year. - Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir.

yerine geçen kimse
surrogate
adı geçen
said
bataklıktan geçen yol
causeway
geçen
passing

They were rescued by a passing ship. - Geçen bir gemi tarafından kurtarıldılar.

Dan landed onto the roof of a passing van. - Dan geçen bir kamyonetin çatısına indi.

geçen
past

Tom wondered what Mary would say if she knew he had spent the past week in Boston with Alice. - Mary, onun geçen haftayı Alice ile Boston'da geçirdiğini bilseydi Tom Mary'nin ne söyleyeceğini merak ediyordu.

Freddy's been working the graveyard shift the past month, so he hasn't been able to see any of his friends who work normal hours. - Freddy geçen ay mezarlıkta vardiyalı olarak çalışıyordu, bu yüzden normal saatlerde çalışan arkadaşlarından herhangi birini göremiyordu.

alçak geçen süreç
(Bilgisayar) lowpass process
alçak geçen süreç
(Bilgisayar,Teknik) low pass process
ele geçen ücret
(Ticaret) take-home pay
geçen
former

The other day I met my former neighbour in the city. - Geçen gün kentte eski komşuma rastladım.

geçen süre
(Bilgisayar) elapsed
geçen süre
(Bilgisayar) time taken
geçen süre
time elapsed
ismi geçen
aforementioned
ismi geçen
aforesaid
iç mekanda geçen (sahne)
(Tiyatro) indoor
konudan konuya geçen
discursive
yerine geçen
(Bilgisayar) substitution
yerine geçen
(Gıda) substitute

The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina. - Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.

yerine geçen
successor
yüksek geçen süreç
(Bilgisayar) highpass process
yüksek geçen süreç
(Bilgisayar,Teknik) high pass process
adı geçen
mentioned, abovementioned = yukarıda adı geçen
adı geçen
mentioned
içinden damar, sinir veya bir sıvı geçen yol
within blood vessels, nerves, or a liquid overpass
Eski ahitte geçen ikinci derecedeki peygamber
Hosea
Hazreti ısa'nın matta ıncilinde geçen sözleri
the Beatitudes
adı geçen
present
adı geçen
aforementioned
adı geçen
aforenamed
adı geçen
above-mentioned, aforementioned, aforesaid
adı geçen
aforesaid
altından geçen su ile çalışan
undershot
aslının yerine geçen şey
ersatz
bahisi geçen
the aforementioned, the aforesaid
bahsi geçen
aforementioned
bant geçen süreç
(Bilgisayar) bandpass process
bant-geçen süreç
(Bilgisayar) band-pass process
başka sözcüğün yerine geçen sözcük
substitute
birbirine geçen
engaging
birbirine geçen
imbricative
boşa geçen
idle
daha geçen hafta
as recently as last week
dalga geçen
giber
delip geçen
piercing
delip geçen gözler
gimlet eyes
ele geçen şans
(deyim) a fair crack of the whip
frengi benzeri cinsel ilişki yoluyla geçen bulaşıcı bir hast
frambesia
gelen geçen
those who pass by, passersby
gelen geçen
passerby
gelip geçen kimse
passer-by
geçen
other

I lost my camera the other day. - Geçen gün kameramı kaybettim.

This is the same pencil that I lost the other day. - Bu geçen gün kaybettiğim kalemin aynısı.

geçen
transitive
geçen
last, past
geçen
in excess of
geçen
yester

I moved to a new house last week, and I studied in the library yesterday. - Geçen hafta yeni bir eve taşındım ve dün kütüphanede ders çalıştım.

What he said yesterday is not consistent with what he had said last week. - Onun dün söylediği geçen hafta söylediği ile birbirini tutmuyor.

geçen
late

Spring has come later this year compared with last year. - Geçen yılla karşılaştırıldığında bahar bu yıl geç geldi.

You shouldn't get married. It's too late. We got married in Vegas last week. - Evlenmemelisin. Çok geç. Biz geçen hafta Vegas'ta evlendik.

geçen
hereinabove
geçen akşam
the other night
geçen ay
last month
geçen ay
ultimo
geçen cuma
last Friday
geçen dönem
last semester

Tom failed French last semester. - Tom geçen dönem Fransızcadan başarısız oldu.

geçen gün
the other day

He is the boy of whom we spoke the other day. - O, geçen gün konuştuğumuz çocuktur.

This is the car I spoke of the other day. - Geçen gün bahsettiğim araba bu.

geçen hafta
last week

There were six people at the concert last week. - Geçen hafta konserde altı kişi vardı.

He quit school last week. - Okuldan geçen hafta ayrıldı.

geçen hafta bugün
this day last week
geçen hafta dün
yesterday week
geçen hafta sonu
last weekend
geçen kimse
passer-by
geçen sefer
last time
geçen sene
yester year
geçen yıl
last year

The Japanese economy grew by 4% last year. - Japon ekonomisi geçen yıl %4 büyüdü.

Was Ms. Kato your teacher last year? - Geçen yıl Bayan Kato senin öğretmenin miydi?

geçen yılki
last year's
her geçen gün
daily
her geçen yıl
year after year
hızla geçen
flying
isimi geçen
previously mentioned, aforementioned
ismi geçen
aforesaid, aforementioned
iç içe geçen
telescopic
iç içe geçen şeyler
nest
içme suyu ile geçen
waterborne
kalabalıkta çırılçıplak koşarak geçen kimse
streaker
kuran'da geçen
Koranic
kutsal kitapta geçen
canonical
para yerine geçen belge
cash voucher
sayı sınırını geçen
transfinite
soydan geçen özellik
heredity
sözü geçen
ditto
sözü geçen kişi
big noise
sözü geçen the aforementioned, the aforesaid
(person, thing)
sırayı bozup öne geçen kimse
queue jumper
tahmini geçen toplam zaman
(Havacılık) total estimated elapsed time
tahta hile ile geçen kimse
usurper
uçuşa geçen
outbound
yemin yerine geçen söz
affirmation
yerine geçen
pro

The teacher who substituted for professor Rosa is from Argentina. - Profesör Rosa'nın yerine geçen öğretmen Arjantinlidir.

yerine geçen kimse
supply
yerine geçen kimse
substitute
yerine geçen kimse
incomer
yerine geçen kimse
replacement
yol geçen arazi parçası
right of way
yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
elevated
yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
el
yol üzerindeki köprüden geçen demiryolu
elevated railroad
yukarda geçen
above, aforesaid
yukarıda adı geçen
above mentioned
yukarıda geçen
supra
yukarıda geçen
above, aforesaid
yukarıdan geçen
overhead

Tom heard a helicopter overhead. - Tom yukarıdan geçen bir helikopter duydu.

Tom could hear helicopters overhead. - Tom yukarıdan geçen helikopterleri duyabiliyordu.

yukarıdan geçen yol
overpass
çabuk geçen
fleeting
çabuk geçen
fugitive
çabuk geçen
swift
çok yakın geçen
point blank
Turkish - Turkish

Definition of -i geçen in Turkish Turkish dictionary

adı geçen
Anılan, söz konus olan
gelen geçen
Gelip geçenler, gelenler, uğrayanlar
geçen
Belirsiz bir süre önceki, birkaç gün önceki
geçen
Bir önceki
geçen
Bir önceki (hafta, ay, yaz, kış vb.): "Yine bir gün o kızı geçen yıl gördüğü incirlikte bir daha gördü."- O. C. Kaygılı