John tried in vain to solve the problem.
- John sorunu çözmek için boşuna uğraştı.
It is not easy to solve the problem.
- Sorunu çözmek kolay değildir.
The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
- Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
It's a truly difficult problem to resolve.
- Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
It's not going to be easy to decode.
- Şifreyi çözmek kolay olmayacak.
The workers united to solve the problem.
- İşçiler sorunu çözmek için birleştiler.
The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
- Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
There's only one way to settle this.
- Bunu çözmek için tek yol var.
The countries concerned settled the dispute by peaceful means.
- Ülkeler barışçıl amaçlarla anlaşmazlıkları çözmekle ilgileniyorlardı.
It is impossible to resolve the conflict.
- Bu çatışmayı çözmek imkansız.
It's a truly difficult problem to resolve.
- Bu çözmek için hakikaten zor bir problem.
It's not going to be easy to decode.
- Şifreyi çözmek kolay olmayacak.
Tom is trying to figure out a way to solve the problem.
- Tom, sorunu çözmek için bir yol bulmaya çalışıyor.
We have to figure out where Tom hid his money.
- Tom'un parasını nereye sakladığını çözmek zorundayız.
It's almost impossible to work out this problem.
- Bu sorunu çözmek hemen hemen imkânsız.