Definition of -e yakın in Turkish English dictionary
- -e yakın
- next to
- -e yakın
- near
- -e yakın
- neighboring on
- -e yakın
- close to
- -e yakın
- closed to
- -e yakın
- contiguous to
- -e yakın
- closed by
- -e yakın
- close by
- yakın
- close
Where's the closest drugstore?
- En yakın eczane nerede?
Where is the closest train station?
- En yakın tren istasyonu nerede?
- yakın
- near
I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
He lived in a small town nearby.
- Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
- cana yakın
- friendly
Tom didn't expect Mary to be so friendly.
- Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
The inhabitants of the island are friendly.
- Adanın sakinleri cana yakındır.
- cana yakın
- forthcoming
Tom was very forthcoming.
- Tom çok cana yakındı.
- yakın
- adjacent
- yakın
- intimate
Sami and Layla were having an intimate relationship.
- Sami ve Leyla yakın bir ilişki yaşıyorlardı.
Tom was intimate with Mary.
- Tom'un Mary'yle yakın ilişkisi vardı.
- yakın
- akin
- götü yere yakın
- shrimp
- cana yakın
- sympathetic
Mary is more sympathetic to me than Tom is.
- Mary bana Tom' dan daha cana yakın geliyor.
- cana yakın
- amiable
- yakın
- pending
- yakın olmak
- impend
- yakın
- (Hukuk) imminent
We think Tom might be in imminent danger.
- Tom'un yakın tehlikede olabileceğini düşünüyoruz.
- yakın
- immediate
The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
- Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
Are you in immediate danger?
- Sen yakın tehlike içinde misin?
- yakın
- approximate
Åle, the world's oldest eel, just died. He was approximately 150 years old.
- Dünyanın en yaşlı yılan balığı Åle yakın zamanda öldü. Yaklaşık olarak 150 yaşındaydı.
This is all very approximate.
- Bunun hepsi çok yakın.
- cana yakın
- hail fellow well met
- en yakın
- next
- halka yakın
- (Hukuk) grassroots
- yakın
- connected
- yakın
- connate
- yakın
- (Biyokimya) proximal
- yakın
- close to
The dog is close to death.
- Köpek ölüme yakındır.
My house is close to a bus stop.
- Evim otobüs durağına yakın.
- yakın arkadaş
- close friend
He has no close friends to talk with.
- Konuşacak yakın arkadaşları yok.
Tom and Mary are close friends.
- Tom ve Mary yakın arkadaşlar.
- yakın zamanda
- newly
- yakın çekim
- close up
- yakın
- familiar
I wouldn't permit such familiarity.
- Ben böyle yakınlığa izin vermezdim.
Layla grew up in Arabia and was very familiar with camels.
- Leyla, Arabistan'da büyüdü ve develerle çok yakındı.
- birbirine yakın
- close
- birbirine yakın bulunma
- juxtaposition
- birbirine yakın koyma
- juxtaposition
- birbirine yakın koymak
- juxtapose
- birbirine yakın olma
- approximate
- kurye niteliğine yakın
- near letter quality
- mümkün olduğu kadar yakın
- as near as possible
- pek yakın
- imminent
- yakın
- within hail
- yakın
- next door
- yakın
- close-rage
- yakın
- (Biyokimya) epimer
- yakın
- akin to
- yakın
- nearby place
- yakın
- (deyim) hail-fellow-well-met
- yakın
- neighbourhood
- yakın
- friend
We number him among our closest friends.
- Biz onu en yakın arkadaşlarımız arasında sayıyoruz.
Dogs are man's closest friends.
- Köpekler insanın en yakın arkadaşlarıdır.
- yakın
- relation
I don't see any relation between the two problems.
- O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
What is your relationship to him? I'm his father.
- Onunla yakınlığın nedir? Babasıyım.
- yakın
- analogous with
- yakın
- analogous
- yakın
- at one's elbow
- yakın
- near-by
- yakın
- neighboring
- yakın
- in sight
- yakın
- in approach
- yakın
- near future
There will be an energy crisis in the near future.
- Yakın gelecekte bir enerji krizi olacak.
I'll drop in on you sometime in the near future.
- Ben yakın gelecekte bir ara sana uğrayacağım.
- yakın
- closer
Come closer and have a good look at this picture.
- Daha yakına gel ve bu resme bir göz at.
The two countries were moving closer to war.
- İki ülke savaşa yakınlaşıyordu.
- yakın
- bemoan
When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules.
- Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda zaman zaman tüm düzensizlik ve garip kurallardan yakınırdım.
- yakın
- proximate en
- yakın akraba
- close relative
- yakın alan
- (Bilgisayar,Teknik) near field
- yakın civar
- ambient
- yakın destek
- (Askeri) close support
- yakın durgu
- (Muzik) impererfect cadence
- yakın geçmiş
- (Dilbilim) present perfect
- yakın görüş
- close up
- yakın koruma
- bodyguard
- yakın kıyı
- (Askeri) nearshore
- yakın menzil
- (Avcılık) close quarter
- yakın olan
- (Hayvan Bilim, Zooloji) proximal
- yakın olarak
- approximate
- yakın plan
- (Fotoğrafçılık) close shot
- yakın sebep
- (Sigorta) proximate cause
- yakın sebep
- (Latin) causa proxima
- yakın yer
- vicinity
- yakın çağ
- modern age
- yakın çevre
- immediate surroundings
- yakın
- close range
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'ye ateş etti.
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'yi vurdu.
- yakın
- handy
- cana yakın
- Friendly, amiable, congenial, lovable, warm-hearted, approachable, forthcoming, genial, gracious, hail fellow well met, sympathetic, conversable, personable
- en yakın zamanda
- soon
- yakın
- not far
- yakın anlamlı
- significantly closer
- yakın arkadaş olmak
- chum
- yakın doğu üniversitesi
- Near East University
- yakın gelecek
- Immediate future
- yakın olma
- proximity
- yakın takip
- Close monitoring
- yakın zamanda
- in the near future
We wish to invite Peter to Japan in the near future.
- Yakın zamanda Peter'ı Japonya'ya davet etmeyi istiyoruz.
- BM Yakın Doğu Filistinli Mültciler için Yardım ve İş Dairesi
- (Askeri) United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East
- akla yakın
- reasonable, sensible
- akla yakın
- plausible
- başkanın program değerlendirmesi; en yakın yaklaşma noktası
- (Askeri) Chairman's program assessment; closest point of approach
- buraya yakın açık havuz var mı
- Is there an outdoor pool nearby
- buraya yakın kamp bölgesi var mı
- Is there a campsite nearby
- cana yakın
- genial
- cana yakın
- approachable
Tom seems approachable.
- Tom cana yakın görünüyor.
Tom is approachable, isn't he?
- Tom cana yakın, değil mi?
- cana yakın
- conversable
- cana yakın
- genial, amiable, affable, pleasant
- cana yakın
- gracious
- cana yakın
- lovable
- cana yakın
- personable
Tom is a very personable guy.
- Tom çok cana yakın bir adam.
- cana yakın
- congenial
- cana yakın
- warm-hearted
Tom is a warm-hearted man.
- Tom cana yakın bir adam.
- cana yakın olmayan
- uncongenial
- denize yakın arsa
- waterfront
- derin, yakın, geri
- (Askeri) deep, close,rear
- doğala en yakın ses veren
- hi fi
- doğala en yakın ses veren alet
- high fidelity
- e yakın
- toward
- e yakın
- towards
- ekvatora yakın
- equatorial
- en yakın akraba
- next of kin
- en yakın akrabalar
- nearest and dearest
- en yakın alışveriş merkezi nerede
- Where is the shopping area
- en yakın antikacı nerede
- Where is the nearest antique store
- en yakın araç yıkama merkezi nerede
- Where is the nearest car wash
- en yakın ayakkabıcı nerede
- Where is the nearest shoe store
- en yakın banka nerede
- Where is the nearest bank
- en yakın benzin istasyonu kaç kilometre uzaklıkta
- How many kilometers is it to the nearest gas station
- en yakın benzin istasyonu kaç mil uzaklıkta
- How many miles is it to the nearest gas station
- en yakın benzin istasyonu nerede
- Where is the nearest gas station
- en yakın boğaz uzmanı nerede
- Where is the nearest throat specialist
- en yakın dalış merkezi nerede
- Where is the nearest diving center
- en yakın dişçi nerede
- Where is the nearest dental clinic
- en yakın döviz bürosu nerede
- Where is the nearest currency exchange office
- en yakın eczane nerede
- Where is the nearest drugstore
- en yakın eczane nerede
- Where is the nearest pharmacy
- en yakın garaj nerede
- Where is the nearest garage
- en yakın giyim mağazası nerede
- Where is the nearest clothing store
- en yakın golf sahası nerede
- Where is the nearest golf course
- en yakın göz uzmanı nerede
- Where is the nearest eye specialist
- en yakın hediyelik eşya mağazası nerede
- Where is the nearest gift shop
- en yakın internet kafe nerede
- Where is the nearest Internet cafe
- en yakın kiralama bürosu nerede
- Where is the nearest rental office
- en yakın kitap evi nerede
- Where is the nearest bookstore
- en yakın kulak uzmanı nerede
- Where is the nearest ear specialist
- en yakın kuru temizleme nerede
- Where is the nearest dry cleaner's
- en yakın launderette nerede
- Where is the nearest laundromat
- en yakın metro istasyonu nerede
- Where is the nearest subway station
- en yakın olan
- immediate
- en yakın otel nerede
- Where is the nearest hotel
- en yakın otobüs durağı nerede
- Where is the nearest bus stop
- en yakın park yeri nerede
- Where is the nearest parking lot
- en yakın polis merkezi nerede
- Where is the nearest police station
- en yakın postane nerede
- Where is the nearest post office
- en yakın restoran nerede
- Where is the nearest restaurant
- en yakın servis istasyonu nerede
- Where is the nearest service station
- en yakın servis merkezi nerede
- Where is the nearest service station
- en yakın su parkı nerede
- Where is the nearest water park
- en yakın süpermarket nerede
- Where is the nearest supermarket
- en yakın taksi durağı nerede
- Where is the nearest taxi stand
- en yakın telefon nerede
- Where is the nearest telephone
- en yakın tenis kortu nerede
- Where is the nearest tennis court
- en yakın tren istasyonu nerede
- Where is the nearest train station
- en yakın turizm danışma bürosu nerede
- Where is the nearest tourist information office
- en yakın tuvalet nerede
- Where is the nearest public restroom
- en yakın yat klubü nerede
- Where is the nearest yacht club
- en yakın çamaşırhane nerede
- Where is the nearest laundry service
- en yakın çarşı nerede
- Where is the nearest market
- evlenmeye engel yakın akrabalık dereceleri
- prohibited degrees
- farlarınızı yakın [aut.]
- Use headlights
- gerçek zamana yakın
- (Askeri) near real time
- gerçek zamana yakın dağıtım
- (Askeri) near real time dissemination
- gerçeğe yakın tahmin
- (Hukuk) approximation
- güney kutbuna yakın
- antarctic
- güney kutup dairesine yakın
- subarctic
- kaliteli baskıya yakın
- near-letter quality
- karaya yakın
- in shore
- kaynağa yakın
- upriver
- kaynağa yakın
- upstream
- kendini yakın hissetmek
- feel drawn to smb
- kâlbime yakın bir yerde bir ağrı var
- I have a pain near my heart
- kıyıya daha yakın
- inshore of
- kıyıya yakın
- in shore
- kıyıya yakın adalar dizisi ve kıyı takım adaları
- (Hukuk) coastal archipelagos
- kıyıya yakın olan
- onshore
- kıç tarafa en yakın
- sternmost
- kıça en yakın olan
- sternmost
- mektup kalitesine yakın
- (Bilgisayar) near-letter quality
- merkeze yakın
- inlying
- mümkün olduğunca yakın
- as close as possible
- okyanusun ekvatora yakın durgun kısımları
- the doldrums
- okyanusun ekvatora yakın durgun kısımları
- doldrums
- olması yakın
- in the offing
- organın bağlanma noktasına yakın
- proximal
- paris'e yakın
- Parisian
- pek yakın
- within an inch of
- ringe yakın sandalye
- ringside seat
- ringe yakın yerde
- at the ringside
- sahanın kaleye yakın bölümü
- infield
- sahneye en yakın koltuklar
- dress circle
- sınıra yakın olan
- borderline
- tehlike yakın
- (Askeri) danger close
- terminal kontrol sahası; en yakın yaklaşma zamanı; geleneksel Başkomutanlık faal
- (Askeri) terminal control area; time of closest approach; traditional CINC activity
- tropiklere yakın
- semitropical
- yakın
- hard
Tom has hardly any close friends.
- Tom'un neredeyse hiç yakın arkadaşı yok.
Hardly anyone has seen this animal up close.
- Neredeyse hiç kimse bu hayvanı yakından görmedi.
- yakın
- relative
Tom is a close relative of mine.
- Tom benim yakın bir akrabam.
The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
- Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
- yakın
- inseparable
They soon became inseparable.
- Onlar yakında ayrılmaz oldular.
- yakın
- (arkadaş) thick
- yakın
- proximate
- yakın
- near, close, neearby; akin (to), analogous (to/with); intimate; impending, imminent; nearby place, neighbourhood; friend, relation; recent time, near future
- yakın
- nearby place: Yakınımızda oturuyor. She lives near us
- yakın
- near (to), nearby, close (to), close-by
- yakın
- within walking distance
- yakın
- close, (friend) who is close to (someone)
- yakın
- connection
The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
- Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
Sami had very close connections to the crimes.
- Sami'nin suçlarla çok yakın bağlantıları vardı.
- yakın
- relative, relation; close friend
- yakın
- contiguous
- yakın
- by
- yakın
- at hand
The appointed day is close at hand.
- Kararlaştırılmış gün çok yakın.
My father had a heart attack yesterday, but he was lucky to have a clinic close at hand.
- Babam dün bir kalp krizi geçirdi fakat yakınlarda bir kliniğe sahip olduğu için şanslıydı.
- yakın
- very similar (to)
- yakın
- convenient
My house is located in a convenient place - near the train station.
- Evim tren istasyonu yakınında, uygun bir yerde bulunur.
It's convenient living so close to the station.
- İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.
- yakın
- near at hand
Christmas is near at hand, isn't it?
- Noel yakın, değil mi?
Our entrance examination was near at hand.
- Giriş sınavımız çok yakındı.
- yakın
- nigh
The zombie apocalypse is nigh!
- Zombi kıyameti yakın!
Last night there was a fire near here, and I couldn't sleep.
- Dün gece buraya yakın bir yangın vardı ve uyuyamadım.
- yakın
- hard by