-e uzatmak

listen to the pronunciation of -e uzatmak
Turkish - English

Definition of -e uzatmak in Turkish English dictionary

-e uzatmak
extend to
uzatmak
stretch out
uzatmak
extend

I'd like to extend my stay through Sunday. - Kalışımı Pazar gününe kadar uzatmak istiyorum.

Better to extend an olive branch than launch a missile. - Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.

uzatmak
prolong
uzatmak
hold out
uzatmak
elongate
notayı uzatmak
sustain
uzatmak
to elongate, to extend, to lengthen; to prolong; (süre) to protract; to hand, to pass, to reach; (saç, sakal, bıyık, vb.) to grow; to drag sth out, to draw sth out, to enlarge on sth; to stick sth out
uzatmak
extending
uzatmak
proffer
uzatmak
turn to
uzatmak
(Muzik) sustain
uzatmak
stick something out
uzatmak
stick out
uzatmak
lengthening
uzatmak
elongating
uzatmak
(Avcılık) exlend
uzatmak
poke
uzatmak
drape
uzatmak
drag something out
uzatmak
exposed
uzatmak
add
uzatmak
pad
uzatmak
reach out
uzatmak (kollar, bacaklar)
stretch out
ayağını yorganına göre uzatmak
cut one's suit according to one's cloth
ayağını yorganına göre uzatmak
cut one's coat according to cloth
ayağını yorganına göre uzatmak
make both ends meet
boynunu uzatmak
extend one's neck (in order to see)
boynunu uzatmak
stretch one's neck
boynunu uzatmak
crane one's neck
boyununu uzatmak/vermek
to surrender (to), submit (to)
dil uzatmak
defame
dil uzatmak
malign
dil uzatmak
to talk against, to defame, to malign, to assail
dil uzatmak
rail
dil uzatmak
go for
dil uzatmak
sail into
dil uzatmak
attack
dil uzatmak
assail
dostluk eli uzatmak
give a friendly hand
dudaklarını uzatmak
pout
el uzatmak
claw
el uzatmak
(Hukuk) to encroach
el uzatmak
impinge
el uzatmak
thrust out hand
el uzatmak
bestow hand on smb
elini uzatmak
reach forth
elini uzatmak
arm
elini uzatmak
to reach for
elini uzatmak
thrust out one's hand
elini uzatmak
reach out
iki seksen uzatmak
send smb. sprawling
iskele uzatmak
(Konuşma Dili) make overtures to
kafa uzatmak
(at) bore
kol uzatmak
to spread, expand, branch out
lafı uzatmak
labour [Brit.]
lafı uzatmak
to take a long time explaining something
lafı uzatmak
belabor
lafı uzatmak
go into details
lafı uzatmak
labor
lafı uzatmak
belabour [Brit.]
ona buna dil uzatmak
to say nasty things about everybody
sakal bırakmak/koyuvermek/salıvermek/uzatmak
to grow a beard; to let one's beard grow
saçını uzatmak
grow one's hair long
saçını uzatmak
wear one's hair long
sonraki akorda uzatmak
suspend
süresini uzatmak
protract
uzatmak
to let (something) grow long
uzatmak
sidestep
uzatmak
belabor
uzatmak
pull out
uzatmak
repose on
uzatmak
hold over
uzatmak
augment
uzatmak
grow

Growing this thick mustache has taken me quite a while. - Bu kalın bıyığı uzatmak uzun zamanımı aldı.

Tom has been growing a beard all summer. - Tom, bütün yaz sakal uzatmaktadır.

uzatmak
protract
uzatmak
to stretch (a cord) (between two places)
uzatmak
to prolong, drag (something) out
uzatmak
to give, send
uzatmak
to extend

Better to extend an olive branch than launch a missile. - Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.

I'd like to extend my stay through Sunday. - Kalışımı Pazar gününe kadar uzatmak istiyorum.

uzatmak
rack
uzatmak
outstretch
uzatmak
pad out
uzatmak
lengthen
uzatmak
drag out
uzatmak
draw out
uzatmak
to hold out, extend, proffer
uzatmak
enlarge
uzatmak
belabour [Brit.]
uzatmak
renew
uzatmak
pass
uzatmak
continue
uzatmak
to lengthen
uzatmak
hand

All you have to do is to hand this book to him. - Yapman gereken tek şey bu kitabı ona uzatmak.

I intended to hand the paper to him, but I forgot to. - Raporu ona uzatmak istedim ama unuttum.

uzatmak
reach
uzatmak (kredi vb )
(Ticaret) roll over
vadesini uzatmak
to prolong a term
vadesini uzatmak
consolidate
yaldızlı hap uzatmak
hold out a carrot to smb
yardım eli uzatmak
bear a hand
yardım eli uzatmak
extend
yardım elini uzatmak
to give sb a helping hand
zeytin dalı uzatmak
(deyim) hold out an olive branch
zeytin dalı uzatmak
hold out the olive branch
ziyaret süremi birkaç gün daha uzatmak istiyorum
I'd like to extend my stay for a few days
çok uzatmak
belabor
çok uzatmak
belabour [Brit.]
Turkish - Turkish

Definition of -e uzatmak in Turkish Turkish dictionary

uzatmak
Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek: "Koğuşun açık duran kapısından hastalar başlarını uzatıp koridordakilere, yerde duran sedyeye bakıyorlar."- M. Ş. Esendal
uzatmak
Konuşmayı sürdürmek
uzatmak
Bir şeyi vermek için birine yöneltmek: "Şu köşe rafında toz şeker kutusu var, uzatıver bana."- A. Gündüz
uzatmak
Bir şeyi vermek için birine yöneltmek
uzatmak
Başı, kolları veya bacakları bir yere yöneltmek
uzatmak
Süreyi artırmak, temdit etmek: "Meclis, olağanüstü hâl süresini değiştirebilir, Bakanlar Kurulunun istemi üzerine ... süreyi uzatabilir..."- Anayasa
uzatmak
Uzamasına sebep olmak, uzamasını sağlamak
uzatmak
Germek
uzatmak
Süreyi artırmak, temdit etmek
uzatmak
Konuşmayı sürdürmek: "Her iki odadan üçer beşer kişi lakırtıyı uzattılar."- M. Ş. Esendal
uzatmak
Vermek, göndermek
-e uzatmak
Favorites