Are you unable to see properly?
- Uygun bir şekilde göremiyor musun?
I don't know how to speak French properly.
- Uygun bir şekilde nasıl Fransızca konuşulduğunu bilmiyorum.
Something improper was going on.
- Uygun olmayan bir şey devam ediyordu.
Tom often says stupid things at inappropriate times.
- Tom çoğunlukla uygun olmayan zamanlarda aptalca şeyler söylüyor.
If your orchid has yellowish leaves, it means that it was placed in inappropriate location.
- Eğer orkidenin sarımsı yaprakları varsa, bu onun uygun olmayan bir yere koyulduğu anlamına gelir.
Will the room be available for the meetings?
- Toplantılar için oda uygun olacak mı?
I'm afraid I'm not available.
- Maalesef uygun değilim.
This may be relevant.
- Bu, amaca uygun olabilir.
I always try to wear fashionable clothes.
- Ben her zaman modaya uygun kıyafetler giymeye çalışırım.
She altered her old clothes to make them look more fashionable.
- Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.
Tom is the proper boy for the job.
- Tom iş için uygun çocuktur.
The iPad would be a perfect solution for me if it could properly display web pages with Flash content.
- IPad Flash içeriği ile web sayfalarını uygun şekilde görüntüleyebilseydi, benim için mükemmel bir çözüm olurdu.
That's hardly likely.
- Bu neredeyse hiç uygun değil.
I'm not stupid enough to climb a mountain in the winter without first making adequate preparations.
- Kışın, önceden uygun hazırlık yapmadan bir dağa tırmanacak kadar aptal değilim.
Sadly, Noah's ark was not an adequate environment for dragons, dinosaurs and unicorns.
- Ne yazık ki, Nuh'un gemisi ejderhalar, dinozorlar ve tek boynuzlular için uygun bir ortam değildi.
Tom isn't due here till 2:30.
- Tom 2.30'a kadar burada uygun değil.
It's kind of in vogue, but the price is too much!
- Bu biraz modaya uygun ama fiyat çok fazla.
This is no longer relevant.
- Bu artık uygun değil.
This may be relevant.
- Bu, amaca uygun olabilir.
Precautions may be advisable.
- Önlemler uygun olabilir.
A nervous person will not be fit for this job.
- Sinirli bir kişi bu iş için uygun olmaz.
He tried hard only to find that he was not fit for the job.
- Yalnızca onun iş için uygun olmadığını bulmak için çok çabalıyordu.
Layla was considered an unfit mother.
- Leyla uygun olmayan bir anne olarak kabul edildi.
Tom's story was not very feasible.
- Tom'un hikayesi pek uygun değildi.
Tom is fitted to become a businessman.
- Tom bir iş adamı olmak için uygundur.
You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Get yourself a decent suit.
- Kendinize uygun bir takım elbise alın.
It's dangerous to assume that all of the sentences in the Tatoeba Corpus are correct and suitable for language study.
- Tatoeba külliyatındaki tüm cümleleri, dil eğitimi için doğru ve uygun saymak tehlikelidir.
Will the room be available for the meetings?
- Toplantılar için oda uygun olacak mı?
In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
- Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
You have come at an opportune time.
- Uygun bir zamanda geldiniz.
Are you agreeable to our plan?
- Bizim planımız için uygun musun?
They agreed to elect him as president.
- Onu başkan olarak seçmeyi uygun buldular.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
Is this jacket right for me?
- Bu ceket bana uygun mudur?
I'm a vegetarian, so I'd rather not have meat, if that's okay.
- Ben bir vejetaryenim, eğer uygunsa et yemeği tercih etmem.
Is this water okay to drink?
- Bu su, içmek için uygun mu?
I don't think he is fit for the job.
- Onun iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
This ship is not fit for an ocean voyage.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
Tom has trouble fitting in.
- Tom'un uygun olma sorunu var.
That piece of furniture is not fitting for the living room.
- Bu mobilya parçası oturma odası için uygun değil.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
No one gave him a good chance.
- Kimse ona uygun bir fırsat tanımadı.
I don't think John is suited for the job.
- John'un iş için uygun olduğunu düşünmüyorum.
He is suited for police work.
- O, polislik için uygundur.
You will be paid according as you work.
- Sana çalışmana uygun olarak ödeme yapılacak.
They buried those who had died in battle according to military tradition.
- Onlar savaşta ölenleri askeri geleneğe uygun olarak gömdüler.
Our house is conveniently located.
- Evimiz uygun şekilde konumlanmıştır.
When would it be convenient for you?
- Ne zaman sizin için uygun olurdu?
This book is suitable for general readers.
- Bu kitap, genel okuyucular için uygundur.
Tom is looking for a suitable place to hold the meeting.
- Tom toplantıyı düzenlemek için uygun bir yer arıyor.
Tom thought Mary's dress wasn't appropriate for the occasion.
- Tom Mary'nin elbisesinin etkinlik için uygun olmadığını düşündü.
Please review the contents and provide any appropriate feedback.
- Lütfen içeriği gözden geçiriniz ve herhangi uygun bir geri bildirim veriniz.