-e takmak

listen to the pronunciation of -e takmak
Turkish - English

Definition of -e takmak in Turkish English dictionary

-e takmak
fit
koşum takmak
harness
takmak
wear

Tom doesn't like to wear a watch. - Tom saat takmaktan hoşlanmaz.

I don't have to wear glasses any more. - Artık gözlük takmak zorunda değilim.

takmak
affix
kanat takmak
wing
zincir takmak
chain
ad takmak
dub
dizbağı takmak
garter
fişini takmak
plug in
kafayı takmak
be obsessed with
çelme takmak
trip up
çelme takmak
trip

You always like to trip me up, don't you? - Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?

kelepçe takmak
handcuff
takmak
bother
boynuz takmak
be cuckolded
boynuz takmak
cuckolded
boynuz takmak
(Argo) cuckold
isim takmak
style
kapak takmak
trap
kenar takmak
fringe
kulp takmak
find fault with
madalya takmak
(Askeri) decorate
prize takmak
(Bilgisayar) plug-in
prize takmak
plug into
takmak
reassemble
takmak
surpass
takmak
beat
takmak
put on

We always had to put on a safety belt in case we had an accident. - Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.

takmak
assemble
takmak
insert
takmak
install
takmak
care
takmak
fit on
takmak
fasten
takmak
incur
ad takmak
style
asma kilit takmak
padlock

Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream. - Arkadaşları onun dondurma yemesini engellemek için buzluğa asma kilit takmak zorunda kaldılar.

küpe takmak
to wear earrings
çelme takmak
Trip up, trip
ad takmak
to nickname, to call
ad takmak
give a bad name
ad takmak
nickname
aklına takmak
to be obsessed by/with
aklını takmak
(bir şeye) to have a bee in one's bonnet (about sth)
atmaca kösteğini takmak
jess
ayakına ip takmak
to backbite
ayakına çelme takmak
1. to trip up. 2. to prevent (another's) success
ayağına çelme takmak
to trip up
ağızlık takmak
(hayvana) to muzzle
ağızlık takmak
muzzle
bentlere kapak takmak
sluice
borç takmak
bilk
boynuz takmak
to be cuckolded
burun takmak
toe
burunsalık takmak
to muzzle
büyük vitese takmak
shift into high
cam takmak
glass
cam takmak
to glaze
cam takmak
1. to install a pane of glass in. 2. to put a lens in (a frame of a pair of eyeglasses)
canını dişine takmak
to make great efforts
canını dişine takmak
plod away
canını dişine takmak
to make a great effort, put one's back into it, go all out, give it one's all
dirsek takmak
(boru) offset
dişini tırnağına takmak
to work tooth and nail
dişini tırnağına takmak
1. to try everything, try every means, try every way. 2. to work in spite of great difficulties
eldiven takmak
wear glove
emniyet kemeri takmak
wear seatbelt
emniyet kemeri takmak
wear seat-belt
emniyet kemeri takmak
fasten seat-belt
emniyet kemeri takmak
put on seat-belt
emniyet kemerini takmak
to belt up
etiket takmak
tag
eve hırsız girdikten sonra kapıya kilit takmak
to lock the barn door after the horse is stolen
film takmak
load the camera
gözlük takmak
1. to wear glasses. 2. (Konuşma Dili) to take a closer look, get some glasses
gözlük takmak
wear glasses
gözlük takmak
to wear glasses
ip takmak
to try to harm (someone) behind his back
isim takmak
nickname
isim takmak
to nickname
isimler takmak
call names
isimlik takmak
wear a name tag on
isimlik takmak
pin a name tag
isimlik takmak
have a name tag on
isimlik takmak
clip a name tag
isimlik takmak
clip a name badge
isimlik takmak
pin a name badge
isimlik takmak
pin a name holder
isimlik takmak
clip a name holder
isimlik takmak
tag
kafasına takmak
to keep one's mind (on), to turn one's mind (to)
kafasını takmak
to have a bee in one's bonnet (about)
kafaya takmak
set one's heart on
kafaya takmak
to have a bee in one's bonnet (about)
kafaya takmak
have a bee in one's bonnet
kancayı takmak
to have one's knife into sb, to set one's cap at
kancayı takmak
be down on smb
kancayı takmak/atmak
1. to pester, pick on. 2. to wish (someone) bad luck
kapak takmak
(gaz kaçırmasın diye) trap
kelepçe takmak
to handcuff, to manacle
kelepçe vurmak/takmak
to handcuff
kemer takmak
belt
kenar takmak
flange
kep takmak
(simge) cap
kiriş takmak
joist
koşum takmak
gear up
koşum takmak
gear
kravat takmak
tie a tie
kravat takmak
wear a tie
kullanılmış parça takmak
cannibalize
kulp takmak
to find fault with
kulp takmak
to find fault with (something, someone)
kuron takmak
to crown
kuyruk takmak
tail
küpe takmak
wear earring
küpe takmak
clip on earring
küpe takmak
put in earring
küpe takmak
have on earring
küpe takmak
put on earring
lakap takmak
call
lakap takmak
to nickname
lakap takmak
to give a nickname, to nickname
lakap takmak
give a name
lakap takmak
surname
lakap takmak
nickname
lens takmak
wear contact lenses
lâstik takmak
tire
mahmuz takmak
spur
makarayı takmak
to tease, kid
makine takmak
engine
maske takmak
mask
maske takmak
to mask
menteşe takmak
hinge
menteşe takmak
to hinge
motor takmak
engine
motor takmak
motorize
musluk takmak
(fıçı) spile
musluk takmak
tap
nal kayarı takmak
rough
nişan takmak
1. (for an engaged couple) to give each other engagement rings; to put an engagement ring on (someone's finger). 2. to pin a medal or decoration on (someone)
palet takmak
(araç) track
parmaklık takmak
bar
peçe takmak
veil
peşine takmak
to bring (someone) along with one; to cause (someone) to follow one
prize takmak
plug in
saat takmak
have on watch
saat takmak
wear watch
sap takmak
haft
saya takmak
vamp up
saçak takmak
fringe
saçak takmak
thrum
süngü takmak
fix the bayonet
sırım takmak
thong
takmak
hitch
takmak
set
takmak
(tüfeğe) stock
takmak
snag
takmak
stick
takmak
(film) thread
takmak
school slang to fail, flunk. takıp takıştırmak to deck oneself out in jewelry
takmak
fix
takmak
infix
takmak
hang on
takmak
mount , insert
takmak
fixate
takmak
attach
takmak
to do or diddle (someone) out of (a certain amount of money)
takmak
to attach; to affix; to fasten, to hitch; to set; to put on; to wear, to put sth on; to give (a name, nickname, etc.); to incur, not to pay (debts); to have it in for sb, to have a down on (sb), to make a dead set at (sb); to care, to give a damn/shit; to
takmak
to pick on, single (someone) out for harassment
takmak
to give (a name) to
takmak
hook
takmak
to attach, fasten, affix, put (something) on; to pin (something) to; to hang (something) on
takmak
hang
takmak (borç)
not to pay debts
tapa takmak
spile
tasma takmak
to collar
tekrar yerine takmak
reset
tel takmak
wire
teller takmak/takınmak
to rejoice at another's misfortune
toka takmak
fasten buckle
toka takmak
do up the buckle
topuk takmak
heel
transistor takmak
transistorize
tüy takmak
(ok) fledge
tüy takmak
to feather
tüy takmak
feather
tıkaç takmak
stopper
tıpa takmak
tap
tıpa takmak
stopper
tırnak takmak
to latch onto (someone) and bedevil him
ucuna bir şey takmak
tip
uç takmak
tip
vitese takmak
gear
yaka kartı takmak
pin a name badge
yaka kartı takmak
clip a name holder
yaka kartı takmak
have a name tag on
yaka kartı takmak
clip a name badge
yaka kartı takmak
clip a name tag
yaka kartı takmak
wear a name tag on
yaka kartı takmak
pin a name holder
yaka kartı takmak
pin a name tag
yaka takmak
collar
yem takmak
bait
yem takmak
set out the bait
yem takmak
put out the bait
yerine takmak
ship
yerine takmak
install
yular takmak
to bridle
yular takmak
halter
yumurtaya kulp takmak
to seize upon the most unlikely things as pretexts for criticizing someone or something. (Arkasında/Sırtında)
yüzük takmak
ring
çelme atmak/takmak
1. to trip (someone) (with one's foot). 2. to sabotage, undercut (someone, a project)
çember takmak
hoop
çengel takmak
to pester
ökçe takmak
to heel
şerit takmak
fillet
Turkish - Turkish

Definition of -e takmak in Turkish Turkish dictionary

takmak
Önemsememek, önemli saymamak, değer vermemek
takmak
Olumsuz biçimde önemsememek, önemli saymamak, değer vermemek
takmak
Kuşanmak
takmak
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek
takmak
Borç bırakmak
takmak
Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek: "Arabaya hafiye kıyafetinde polis memurları da takıyorlar."- Y. Z. Ortaç
takmak
Biriyle olumsuz olarak uğraşmak
takmak
Sınavını başaramamak
takmak
Takı armağan etmek
takmak
Borç bırakmak: "Bu eve asilzadelerin biri girip öteki giderdi
takmak
Ad, lakap koymak: "Ona bu adı kim takmıştır, ne zaman takmıştır, bilemiyor."- H. Taner
takmak
Kendisiyle birlikte götürmek, yanına almak veya arkasından izletmek
takmak
Makara
takmak
Vermek, armağan etmek
takmak
Bir şeyi başka bir yere uygun bir biçimde tutturmak, iliştirmek, geçirmek: "Gözlüğünü takıp masaya eğildi."- R. H. Karay
takmak
Giden kirayı takar, gelen ortalığı kasıp kavururdu."- P. Safa
takmak
Koymak
-e takmak
Favorites