Tom doesn't like to wear a watch.
- Tom saat takmaktan hoşlanmaz.
I don't have to wear glasses any more.
- Artık gözlük takmak zorunda değilim.
You always like to trip me up, don't you?
- Bana çelme takmak her zaman hoşuna gidiyor, değil mi?
We always had to put on a safety belt in case we had an accident.
- Kaza geçirme ihtimaline karşın biz her zaman bir emniyet kemeri takmak zorundaydık.
Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream.
- Arkadaşları onun dondurma yemesini engellemek için buzluğa asma kilit takmak zorunda kaldılar.