-e ragmen

listen to the pronunciation of -e ragmen
Turkish - Turkish

Definition of -e ragmen in Turkish Turkish dictionary

RAĞMEN
(Osmanlı Dönemi) Aksine olarak, inadına, zıddına olarak, zoraki
rağmen
Karşın: "Bütün isteğime rağmen, gerçi bu çocuğa içimi dökmemiştim."- H. E. Adıvar
rağmen
Karşın
Turkish - English

Definition of -e ragmen in Turkish English dictionary

-e rağmen
despite
-e rağmen
if
-e rağmen
for all that
-e rağmen
no matter
-e rağmen
though
-e rağmen
in despite of
-e rağmen
inspite of
-e rağmen
after
-e rağmen
while
-e rağmen
with
-e rağmen
for
-e rağmen
much as
-e rağmen
despite of
-e rağmen
albeit
-e rağmen
even if
-e rağmen
even though
-e rağmen
notwithstanding
-e rağmen
for all
-e rağmen
despite the fact
-e rağmen
albeit with
-e rağmen
in defiance of
-e rağmen
in spite of
-e rağmen
no matter that
-e rağmen
regardless of the fact t
-e rağmen
in the teeth of
-e rağmen
in contrast with
-e rağmen
to the contrary
rağmen
despite

The young men said that they would do it despite all of the difficulties. - Genç adamlar tüm zorluklara rağmen bunu yapacaklarını söylediler.

Despite all his faults, everybody likes him. - Tüm hatalarına rağmen, herkes onu seviyor.

rağmen
although

Although he's young, he has a grey beard. - Genç olmasına rağmen gri sakalı var.

Although I trusted the map, it was mistaken. - Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.

rağmen
in spite of

I admire him, in spite of his faults. - Ben onun hatalarına rağmen, ona hayranım.

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.

rağmen
though

Though I am tired, I will work hard. - Yorgun olmama rağmen sıkı çalışacağım.

Though he was poor, he was happy. - Fakir olmasına rağmen, o mutluydu.

bütün bunlara rağmen
nevertheless

Nevertheless, I'm immensely proud. - Bütün bunlara rağmen, ben son derece gurur duyuyorum.

buna rağmen
nevertheless

Nevertheless, she took off her coat and seemed ready for a short conversation. - Buna rağmen, o ceketini çıkardı ve kısa bir konuşma için hazır görünüyordu.

Tom's as strong as an ox, yet nevertheless is a coward. - Tom bir öküz kadar güçlü ama buna rağmen bir korkak.

buna rağmen
still

All the same, we still need a scientific account of how exactly pains are caused by brain processes. - Buna rağmen, bizim hâlâ ağrıların beyin işlemleri tarafından tam olarak nasıl neden olduğu hakkında bilimsel bir açıklamaya ihtiyacımız var.

She has a lot of faults. Still, I like her. - Çok hatası var. Buna rağmen onu severim.

her şeye rağmen
regardless
her şeye rağmen
for all that

She told him once and for all that she would not go to the movie with him. - Ona bir kez söyledim ve her şeye rağmen onunla sinemaya gitmedim.

I told her once and for all that I would not go shopping with her. - Ona bir kez söyledim ve her şeye rağmen onunla alışverişe gitmedim.

rağmen
even though

Even though we tried hard, we couldn't beat Jane. - Biz sıkı çalışmamıza rağmen, Jane'i yenemedik.

Tom didn't want to eat the worms even though they were high in protein. - Tom yüksek proteinli olmalarına rağmen solucanları yemek istemiyordu.

rağmen
while

While he likes English, he is weak in mathematics. - İngilizce sevmesine rağmen, o, matematikte zayıftır.

rağmen
for all

For all his faults, Sam is still a very likable person. - Sam, yaptığı tüm hatalarına rağmen hâlâ çok sevimli bir kişidir.

For all his genius, he is as unknown as ever. - Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.

rağmen
in despite of
rağmen
considering
buna rağmen
notwithstanding
bütün bunlara rağmen
even so
bütün bunlara rağmen
for all that
bütün bunlara rağmen
despite all
bütün bunlara rağmen
still
bütün bunlara rağmen
even then
e rağmen
in spite of

kara rağmen hakem maçı iptal etmedi.

sana rağmen
Although I
buna rağmen
howbeit
buna rağmen
still, notwithstanding
buna rağmen
even so

The wine was very expensive, but even so he wanted to buy it. - Şarap çok pahalıydı, buna rağmen onu satın almak istedi.

buna rağmen
for all that
buna rağmen
even then
engellere rağmen ilerlemek
worry along
hatalara rağmen başarmak
muddle through
hatalara rağmen başarıyla sıyrılmak
muddle along
her şeye rağmen
after all

Tom didn't buy it after all. - Her şeye rağmen onu almadım.

You managed it after all. - Her şeye rağmen onu başardın

her şeye rağmen
against all odds
her şeye rağmen
nonetheless

Nonetheless, she loved the children and was content with the work. - Her şeye rağmen, o, çocukları seviyordu ve işinden memnundu.

her şeye rağmen
nontheless
her şeye rağmen başarmak
muddle through
mesine rağmen
notwithstanding
rağmen
but yet
rağmen
after all

Tom didn't buy it after all. - Her şeye rağmen onu almadım.

No one could solve the problem after all. - Buna rağmen kimse problemi çözemedi.

rağmen
as
rağmen
spite of

I cannot help liking him in spite of his many faults. - Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.

I admire him, in spite of his faults. - Ben onun hatalarına rağmen, ona hayranım.

rağmen
notwithstanding
rağmen
but what
rağmen
in spite of, despite, in the face of, for all, nothwithstanding; although, though, tho'
rağmen
altho

Although I trusted the map, it was mistaken. - Haritaya güvenmeme rağmen,o hatalıydı.

Although I trusted the map, it was mistaken. - Haritaya güvenmeme rağmen o hatalıydı.

rağmen
whilst
-e ragmen
Favorites