-e açık

listen to the pronunciation of -e açık
Turkish - English

Definition of -e açık in Turkish English dictionary

-e açık
capable
açık
open

Don't sleep with the windows open. - Pencereler açık uyuma.

Tatoeba is open source. - Tatoeba açık kaynaklıdır.

açık
bare

I can barely keep my eyes open. - Zar zor gözlerimi açık tutabiliyorum.

açık
clear

This drink clearly has the same flavor as tea. - Bu içecek açıkça çay ile aynı tadı içeriyor.

You must speak clearly in company. - Şirkette açıkça konuşmalısın.

açık seçik belirtmek
articulate
açık artırma
auction

One of his paintings fetched more than a million dollars at auction. - Onun tablolarından biri, açık artırmada bir milyon dolardan daha fazla getirdi.

The famous oil painting was sold at the auction for 2 million dollars. - Ünlü yağlı boya resim açık artırmada 2 milyon dolara satıldı.

açık kontenjan
vacancy
açık oturum
panel
açık oturum yönetmek
anchor
açık açık
clearly
açık
obvious

Obviously, this cannot be the work of one person. This is why Tatoeba is collaborative. - Açıkçası, bu bir kişinin işi olamaz. Tatoeba'nın işbirlikçi olmasının nedeni budur.

Brian is mad because Chris obviously does not intend to return the money. - Chris'in açıkça parayı getirmeye niyeti olmadığı için Brian çıldırdı.

açık
definite

It is definite that he will go to America. - Onun Amerika'ya gideceği açık.

açık alan
concourse
açık artırma ile satmak
auction off
açık deniz
(Hukuk) high sea
açık fikirli
Catholic
açık kalplilik
candor
açık sarı
canary
açık saçık fıkra
blue joke
açık sözlü
blunt
açık sözlü
frank

Tom was quite frank about it. - Tom o konuda çok açık sözlüydü.

He is an extremely frank person. - O, oldukça açık sözlü bir kişidir.

açık tribün
bleacher

Eventually, bleachers will be added. - Sonunda açık tribün eklenecek.

açık tribün
bleachers

Eventually, bleachers will be added. - Sonunda açık tribün eklenecek.

ağzı açık kalmış
stunned

Everybody was stunned. - Herkesin ağzı açık kalmıştı.

ardına kadar açık
wide

Keep your eyes wide open! - Gözlerinizi ardına kadar açık tutun.

Fadil found the door wide open. - Fadıl kapıyı ardına kadar açık buldu.

açık sözlü
bluff
açık sözlü
forthcoming

Tom wasn't very forthcoming about what happened with Mary. - Tom Mary ile ilgili ne olduğu hakkında çok açık sözlü değildi.

donuk açık kahverengi
drab
açık oturum yöneticisi
anchor
açık sözlü
outspoken

She's an outspoken person. - O açık sözlü bir kişi.

Tom is an outspoken person. - Tom açık sözlü bir kişidir.

(telefon) açık
off-hook
alarm açık
(Bilgisayar) alarm on
açık (ifade)
articulate
açık (mali)
deficit
açık açık
warts and all
açık bölge
(Matematik) open region
açık söylemek
speak openly
açık uç
(Otomotiv) open end
açık ve kesin ifade etmek
formulate
açık çek
(Ticaret) a blank cheque
açık çek
(Ticaret) a blank check
açık çek
(Ticaret) open check
açık üniversite
open university
bilgisayar açık
(Bilgisayar) on
burnu açık
peep toe
daha açık
(Bilgisayar) lighter
futbol açık (oyuncu)
winger
gösterge açık
(Bilgisayar) indicator on
güç açık
(Bilgisayar) power up
halka açık
open to public
halka açık
public access
herkese açık
(Ticaret) public

All the elements of a data structure are public by default. - Bir veri yapısının tüm bileşenleri varsayılan olarak herkese açıktır.

A fan page is always public. - Bir hayran sayfası her zaman herkese açıktır.

herkese açık yarışma
free-for-all
hesap) açık
deficit
kapak açık
(Bilgisayar) door open
klima açık
air conditioning on
mülahaza hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) I reserve my judgment
mülahazat hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) I reserve my judgment
telefon açık
off-hook
yolun açık olsun
god speed
yolun açık olsun!
all the best!
zaten açık
(Bilgisayar) already open
üstü açık araba
roadster
açık havada et ızgarası
barbecue
açık (renk)
light
açık ara
by far the best
açık hava
1. open air, outdoor; fresh air. 2. clear weather
açık ihale usulü
Open tender procedure
açık ki
Clearly
açık kimlik
Clear identity
açık mavi
Light blue
açık mektup
open letter
açık saçıklık
obscenity
açık söz
deficits
açık sözlü
explicit
açık sözlü
plainspoken
açık sözlü
honest
açık sözlü
free spoken
açık sözlü
plump
başı açık
uncovered
becerikli, açık göz (kadın)
Gadgets, open your eyes (women)
gelişmeye açık olmak
to be open to development
gözü açık
waking
yeniliklere açık
open-minded

yeniliklere açık bir kişidir.

yolu açık
open road
önyargısız, açık fikirli
unbiased, open-minded
açık açık
without mincing matters
açık açık
openly
açık açık
outspokenly
açık açık
in round terms
açık açık
bluntly
açık açık
openly, baldly, frankly, straight out
açık açık
openly, frankly
açık açık konuşmak
speak bluntly
açık açık söylemek
make no bones of it
Turkish - Turkish

Definition of -e açık in Turkish Turkish dictionary

açık seçik
Anlaşılmaz yanı bulunmayan
mülahaza hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek
mülahaza hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir yargıya varamaktan çekinip hüküm vermeyi ertelemek
mülahazat hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir yargıya varamaktan çekinip hüküm vermeyi ertelemek
mülahazat hanesini açık bırakmak
(Ev ile ilgili) bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek
açık açık
Saklamaksızın, gizli yer bırakmaksızın, içtenlikle
English - Turkish

Definition of -e açık in English Turkish dictionary

Udu tutuş, Sağ el ( mızrap ) Açık teller
(Muzik) Udu tutuş, Sağ el ( mızrap ) Açık teller
-e açık
Favorites