(v) belirlemek

listen to the pronunciation of (v) belirlemek
Turkish - English
set
A small tuber or bulb used instead of seed, particularly onion sets and potato sets
The amount the teeth of a saw protrude to the side in order to create the kerf
A matching collection of similar things

a set of tables.

{n} a number of things or persons suited to each other, living plant, game, wager at dice
In mathematics and logic, any collection of objects (elements), which may be mathematical (e.g., numbers, functions) or not. The intuitive idea of a set is probably even older than that of number. Members of a herd of animals, for example, could be matched with stones in a sack without members of either set actually being counted. The notion extends into the infinite. For example, the set of integers from 1 to 100 is finite, whereas the set of all integers is infinite. A set is commonly represented as a list of all its members enclosed in braces. A set with no members is called an empty, or null, set, and is denoted . Because an infinite set cannot be listed, it is usually represented by a formula that generates its elements when applied to the elements of the set of counting numbers. Thus, 2xx = 1,2,3,... represents the set of positive even numbers (the vertical bar means "such that"). Reduced Instruction Set Computing age set set theory
to adjust
Hence, to attach or affix (something) to something else, or in or upon a certain place
give a fine, sharp edge to a knife or razor
locate; "The film is set in Africa"
To put into a desired position or condition; to adjust; to regulate; to adapt
estimate; "We put the time of arrival at 8 P M "
put into a certain state; cause to be in a certain state; "set the house afire"
A set is a setting that is placed on a checkout or a reservation indicating that a technical staff member must deliver the resource to the patron at a given location In other words, a set means that the checked-out or reserved resources must be delivered to the patron, rather than being picked up the by the patron (known as a will call) See Also: Strike, Show, Will Call, Will Return
To extend and bring into position; to spread; as, to set the sails of a ship
Firm; unchanging; obstinate; as, set opinions or prejudices
Secure Electronic Transaction MasterCard and Visa developed (with some help from industry) this standard jointly to insure secure electronic transactions
to defeat a contract
put into a position that will restore a normal state; "set a broken bone"
To place plants or shoots in the ground; to plant
to compile, to make (a crossword)
belirlemek
designate
belirlemek
specify
belirlemek
determine

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

It is hard to determine the distance. - Uzaklığı belirlemek zor.

belirlemek
state

It is difficult to determine the state and safety of the radiation leakage. - Radyasyon sızıntısının durumunu ve güvenliğini belirlemek zordur.

belirlemek
decide
belirlemek
assign
belirlemek
define
belirlemek
indicate
belirlemek
detect
limitlerini belirlemek
delimit
belirlemek
establish

Why is it so difficult to establish that the nervous cell is the basic unit for the nervous tissue? - Sinir hücresinin sinir dokusu için temel birim olduğunu belirlemek neden bu kadar zor?

aday belirlemek
nominate
belirlemek
(Denizbilim) spot
belirlemek
identification
belirlemek
fix
belirlemek
stake out
belirlemek
(Havacılık) quality
belirlemek
dictate
belirlemek
qualify
belirlemek
ascertain
belirlemek saptamak
determine
ilkeleri belirlemek
(Politika, Siyaset) set out principles
tarih belirlemek
(Kanun) date
tutum belirlemek
(Politika, Siyaset) take a stand
belirlemek
identify

Planets are easy to identify because they don't twinkle like stars do. - Gezegenleri belirlemek kolay, çünkü yıldızlar gibi parıldamazlar.

A spectrometer uses light to identify the chemical composition of matter. - Bir spektrometre, maddenin kimyasal bileşimini belirlemek için ışık kullanır.

amaçları belirlemek
(Hukuk) set out objectives
ayarını belirlemek
assay
belirlemek
slate
belirlemek
set down
belirlemek
to determine, to designate, to set, to fix, to assign
belirlemek
condition
belirlemek
set

A fact-finding committee was set up to determine the cause of the incident. - Olayın nedenini belirlemek için bir gerçeği bulma komitesi kuruldu.

If you want to set the rules, you'll have to follow them by yourself. - Kuralları belirlemek istiyorsan, onlara kendin uymak zorunda kalacaksın.

belirlemek
assess
belirlemek
settle
belirlemek
single out
belirlemek
adjust
belirlemek
peg

It is difficult to peg the direction of interest deregulation. - Faizi yeniden ayarlama yönünü belirlemek zordur.

belirlemek
appoint
belirlemek
to designate, determine
belirlemek
limit
cinsiyetini belirlemek
sex
fiyat belirlemek
rate
fiyatını belirlemek
quote a price
fiyatını belirlemek
price
fiyatını belirlemek
set the price
hatlarını belirlemek
contour
kaderini belirlemek
seal one's fate
kaderini belirlemek
predestinate
kaderini belirlemek
predestine
kazıklarla belirlemek
stake out
kazıklarla belirlemek
stake
kazıklarla belirlemek
stake off
kazıklarla yerini belirlemek
peg out
kura ile belirlemek
allot
limitlerini belirlemek
limit
limitlerini belirlemek
delimitate
mahkeme masrafını belirlemek
tax
mesafe belirlemek
take the range
sonucu belirlemek
turn the scale
soyunu belirlemek
genealogize
sınırını belirlemek
stake off
sınırını belirlemek
stake out
temposunu belirlemek
time
yeni değerini belirlemek
revaluate
yeniden değer belirlemek
revalorize
yerini belirlemek
position
yerini belirlemek
situate
yerini belirlemek
plot
yerini belirlemek
place
yerini belirlemek
localize
yerini belirlemek
pinpoint
yerini belirlemek
to localize, to position
yönünü belirlemek
get one's bearings
zamanını belirlemek
date
önceden belirlemek
predetermine
önceden belirlemek
to predetermine
şartları belirlemek
stipulate
Turkish - Turkish

Definition of (v) belirlemek in Turkish Turkish dictionary

belirlemek
Yeni bir kavramı, özünü oluşturan ögeleri açıklayarak tanımlamak, sınırlamak
belirlemek
Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı: "Künyesi bile, daha doğarken onun yönünü belirlemiş gibi idi."- H. Taner
belirlemek
Bir kavramı, ayırıcı bir öge ekleyerek sınırlamak, kapsam bakımından daraltmak, genellemek karşıtı
belirlemek
Belirli duruma getirmek, belirli kılmak, tayin etmek
(v) belirlemek
Favorites