It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
I'm not ready to retire.
- Emekli olmak için hazır değilim.
The lady that used to work here had to retire.
- Burada çalışan bayan, emekli olmak zorunda kaldı.
It's hard for me to concentrate today.
- Bugün konsantre olmakta zorlanıyorum.
For now, I'd like to concentrate on this.
- Şimdilik buna konsantre olmak istiyorum.
He is proud of having graduated from Tokyo University.
- Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.
I'd like to graduate next spring.
- Gelecek bahar mezun olmak istiyorum.
I don't want to cause any more trouble.
- Daha fazla soruna neden olmak istemiyorum.
I don't want to cause you any problems.
- Size herhangi bir soruna neden olmak istemiyorum.
With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
- Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
And what we really want is to have many sentences in many — and any — languages.
- Ve bizim gerçekten istediğimiz çok sayıda-ve herhangi-dillerde çok sayıda cümlelere sahip olmaktır.
We want to cause the least possible harm.
- Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
I didn't want to cause a scene.
- Bir olaya sebep olmak istemedim.
If you want to succeed, use your time well.
- Başarılı olmak istiyorsanız zamanınızı iyi kullanın.
Tom has what it takes to succeed.
- Tom başarılı olmak için gerekli niteliklere sahip.
What do I have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundayım?
What do you have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundasın?
I couldn't help but admire Tom's perseverance.
- Tom'un sabrına hayran olmaktan kendimi alamadım.
He is proud of having graduated from Tokyo University.
- Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.
If I had to surrender, I'd rather choose death.
- Teslim olmak zorundaysam, ölmeyi tercih ederim.
I'd rather die than surrender.
- Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.
Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
Someday, I would like to possess a sailboat.
- Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.
It is one thing to own a library; It is quite another to use it wisely.
- Bir kütüphaneye sahip olmak başka bir şey, onu akıllıca kullanmak çok daha başka bir şey.
They decided to adopt a child rather than having one of their own.
- Kendi çocuklarından birine sahip olmak yerine bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler.
I never want to owe money to anyone.
- Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.
I'm forced to agree with Tom.
- Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.
I've got to agree with Tom here.
- Burada Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.
The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
- Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
Next spring I want to graduate.
- Önümüzdeki bahar mezun olmak istiyorum.
I don't have enough credits to graduate.
- Mezun olmak için yeterli kredim yok.
The king had only one child, and that was a daughter, so he foresaw that she must be provided with a husband who would be fit to be king after him.
- Kralın sadece bir çocuğu vardı ve o bir kızdı, bu yüzden ona ondan sonra kral olmak için uygun olacak bir koca temin edilmesi gerektiğini öngördü.
I don't think you're fit to be a teacher here.
- Burada öğretmen olmak için uygun olduğunu sanmıyorum.
I don't want to have to worry about you.
- Senin için endişelenmek zorunda olmak istemiyorum.
I don't want to have to listen to Tom sing that song again.
- Tom'un o şarkıyı tekrar söylemesini dinlemek zorunda olmak istemiyorum.
The new tablet costs a fortune.
- Yeni bir tablet bir servete mal olmaktadır.
That book costs 3,000 yen.
- O kitap 3.000 yene mal olmaktadır.
I would like to subscribe to your newsletter.
- Haber bülteninize abone olmak istiyorum.
Tom doesn't want to be included.
- Tom dahil olmak istemiyor.
Tom is working hard to support his family.
- Tom ailesine destek olmak için sıkı çalışıyor.
I'm here to support Tom.
- Tom'a destek olmak için buradayım.
It's our job to make certain Tom doesn't do that.
- Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
I have to make certain Tom knows what to do.
- Tom'un ne yapacağını bildiğinden emin olmak zorundayım.
You've got to be certain.
- Emin olmak zorundasın.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
It is impossible to master English in a year or so.
- Bir yıl ya da benzer sürede İngilizceye hakim olmak imkansızdır.
I'd like to master English.
- İngilizceye hakim olmak istiyorum.
You don't have to be a victim.
- Bir kurban olmak zorunda değilsiniz.
I just want to be happy.
- Sadece mutlu olmak istiyorum.
I know you want to be happy.
- Mutlu olmak istediğini biliyorum.
My goal is to become happy.
- Amacım mutlu olmaktır.
He did everything to become happy.
- O mutlu olmak için her şeyi yaptı.
I want to get a haircut before I go on the trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
You have to calm down.
- Sakin olmak zorundasın.
The man dived to the drowning woman's aid.
- Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı.
What's the technical terminology for assisting someone to go to the toilet with a urine bottle?
- İdrar şişesi ile tuvalete gidecek birisine yardımcı olmak için teknik terminoloji nedir?
I'm here to assist you.
- Sana yardımcı olmak için buradayım.