şiddet

listen to the pronunciation of şiddet
Turkish - English
violence

Television shows violence, which influences, above all, younger people. - Televizyon şiddet gösteriyor, her şeyden önce daha genç insanları etkiler.

Violence erupted all over the city because of the food shortages. - Yiyecek yokluğundan dolayı şehrin her yerinde şiddet patlak verdi.

severity

His running away from home is due to his father's severity. - Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.

intensity

We were shocked by the intensity of our mother's anger. - Annemizin öfkesinin şiddetiyle şok olduk.

intension
fierceness
vehemence
sharpness
stringency
harshness, stringency, rigorousness
edge
harshness
impetuosity
(Hukuk) impetus
intensity; severity; violence; vehemence
intenseness
acuteness
rigour [Brit.]
heaviness
rigor

The argument is rigorous and coherent but ultimately unconvincing. - Tartışma şiddetli ve ahenkli ama sonuçta inandırıcı değil.

force
forcefulness
lustiness
violence; rage; vehemence; intensity; severity; fierceness; rigour, rigor; turbulence; brute force; force, strength
rough stuff
keenness
asperity
volume
(Kanun) virtue
rage

The fire raged and consumed the whole village. - Yangın şiddetlendi ve bütün köyü yaktı.

The storm raged fiercely all that night. - Fırtına bütün o gece şiddetle esmişti.

heavy

A typhoon hit Tokyo on Wednesday with strong winds and heavy rains stopping public transportation. - Bir tayfun kuvvetli rüzgarlarla ve toplu taşıma araçlarını durduran şiddetli yağmurlarla çarşamba günü Tokyo'yu vurdu.

The heavy rains caused the river to flood. - Şiddetşi yağmurlar nehrin taşmasına neden oldu.

turbulence

A baby was flung out of its mother's arms when a plane hit severe turbulence while commencing its descent prior to landing. - Bir bebek iniş öncesinde inişe başlarken bir uçak şiddetli türbülansa çarptığında bir bebek annesinin kollarına atıldı.

fervency
severeness
vehemency
roughness
fury
strength
bitterness
amplitude

Fizik te ki manası.

violent resistance
forceful
{i} smartness
{i} virulence
{i} rigour
{i} tempest
flame
vehement

Tom vehemently denied the accusations. - Tom suçlamaları şiddetle reddetti.

She is vehemently opposed to political correctness. - O şiddetle politik doğruluğa karşı çıkıyor.

fieceness
smart
bovver
lusty
{i} sting
şiddet uygulama
violent
şiddet yanlısı; şiddet eğilimli
violent, violent
şiddet göstermek
to behave harshly towards (someone)
şiddet içeren suç raporu
(Askeri) violent crime report
şiddet içermek
contain violence
şiddet kullanarak sorgulama
third degree
şiddet kullanmak
to use violence
şiddet modülasyonu
intensity modulation
şiddet olayı
act of terrorism
fiziksel şiddet
bullying
aile içi şiddet
family violence
cinsel şiddet
gender-based violence
cinsel şiddet
sexual harassment
fiziksel şiddet
(Pisikoloji, Ruhbilim) physical abuse
fiziksel şiddet
(Pisikoloji, Ruhbilim) physical violence
sismik şiddet
(Coğrafya) seismic intensity
ailede kadına yönelik şiddet
domestic violence against women
kadına yönelik aile içi şiddet
domestic violence against women
düşey şiddet
vertical intensity
etnik gruplararası şiddet
inter-ethnic violence
grevcilere şiddet gösteren görevli
goon
güç ve ses şiddet birimi
decibel
kalorifik şiddet
calorific intensity
manyetik şiddet
magnetic intensity
porno-şiddet
porno-violence
porno-şiddet
(Pisikoloji, Ruhbilim) pornoviolence
ses şiddet ayarı
fading control
simgesel şiddet
symbolic violence
sismik şiddet haritası
(Çevre) seismic intensity map
sismik şiddet skalası
(Çevre) seismic intensity scale
tehlike şiddet derecesi
hazard severity
uçaklarda şiddet fiilleri
(Hukuk) crimes on board of aircraft
Turkish - Turkish
Hız. Duygu veya davranışta aşırılık: "Sesinin tonunda siteminin şiddetini azaltan bir yumuşama vardı
Bir hareketin, bir gücün derecesi, yeğinlik, sertlik
"- Nı. Karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma
Karşıt görüşte olanlara, inandırma veya uzlaştırma yerine kaba kuvvet kullanma
Aşırılık
Hız
(Osmanlı Dönemi) UDLET
(Osmanlı Dönemi) DUGTA
(Osmanlı Dönemi) HER'
(Osmanlı Dönemi) ŞESASA
(Osmanlı Dönemi) ARZA
(Osmanlı Dönemi) LEHK
(Osmanlı Dönemi) AMASE
(Osmanlı Dönemi) ASÂR
(Osmanlı Dönemi) KUHME
(Osmanlı Dönemi) ŞÜSUB
(Osmanlı Dönemi) ŞEZF
(Osmanlı Dönemi) HAFEF
(Osmanlı Dönemi) ŞİBDİ'
(Osmanlı Dönemi) EZME
(Osmanlı Dönemi) SANABİR
(Osmanlı Dönemi) NAYİBE
(Osmanlı Dönemi) SEKRE
(Osmanlı Dönemi) ÂSÛR
(Osmanlı Dönemi) ASKERE
(Osmanlı Dönemi) AZÂZE
(Osmanlı Dönemi) UFFARE
(Osmanlı Dönemi) DALAA
(Osmanlı Dönemi) ZALF
(Osmanlı Dönemi) LE'VA
(Osmanlı Dönemi) GAMRE
(Osmanlı Dönemi) GAMR
(Osmanlı Dönemi) ARARE
(Osmanlı Dönemi) LAHS
(Osmanlı Dönemi) KASA
(Osmanlı Dönemi) TALL
(Osmanlı Dönemi) ÂVÂ'
(Osmanlı Dönemi) KELB
(Osmanlı Dönemi) LEZEN
(Osmanlı Dönemi) CAYİHA
(Osmanlı Dönemi) FEVERÂN
(Osmanlı Dönemi) DAFEF
(Osmanlı Dönemi) MERASET
(Osmanlı Dönemi) HÜLBE
(Osmanlı Dönemi) HUMVE
(Osmanlı Dönemi) TÎŞ
(Osmanlı Dönemi) ITAK
(Osmanlı Dönemi) HUMEYYA
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Ziyadelik
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Tecvidde: Harf sükun ile ve nefesin hepsi habs olarak sakin bir halde okunduğu zaman savtın asla akmamasına denir. Şiddet iki kısma ayrılır: Şedide-i mechure : Elif, bâ, cim, dal, tı harfleri.şedide-i mehmuse : Kaf ve tâ harfleri
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Sertlik, katılık
ŞİDDET
(Osmanlı Dönemi) Sıkılık
şiddet olayı
Çevreyi sindirmek için yaratılan olay veya girişilen hareket
şiddet
Favorites