şişmiş

listen to the pronunciation of şişmiş
Turkish - English
bloated

I feel bloated after eating a plate of Pad Thai. - Bir tabak Pad Thai yedikten sonra kendimi şişmiş hissediyorum.

Layla's bloated corpse was found in a river. - Leyla'nın şişmiş cesedi bir nehirde bulundu.

inflated
puffy

Have you been crying all night? Your eyes are all puffy. - Bütün gece ağlıyor muydun? Gözlerin tamamen şişmiş.

swelled
blown
turgid
tumid
blown up
swollen

I went to see the river, which I found greatly swollen. - Ben nehri görmeye gittim, onu büyük ölçüde şişmiş buldum.

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

puffed
distended
spavined
blear
bouffant
şiş
{i} skewer

Yesterday I ate 10 skewers. - Dün 10 tane şiş yedim.

Could you cook a skewer for me, please? - Bana bir şiş pişirir misin, lütfen?

şiş
swelling

He has a swelling on his head. - Onun kafasında bir şiş var.

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

şiş
{i} spit

In spite of being fat, she was pretty. - Şişman olmasına rağmen güzeldi.

şiş
(Mekanik) pin

Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. - Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.

şiş
(Tıp) tubercle
şiş
excrescence
şiş
puffy

Have you been crying all night? Your eyes are all puffy. - Bütün gece ağlıyor muydun? Gözlerin tamamen şişmiş.

şiş
tumour

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şiş
cooked on a skewer
şiş
tumor
şiş
poker
şiş
bilge
şiş
shish kebab
şiş
turgescence
şiş
blain
şiş
bulgy
şiş
bulge
şiş
concretion
şiş
puff up
şiş
bulging

He has bulging biceps. - Onun şişkin pazısı var.

Her pockets were bulging with walnuts. - Onun cepleri cevizlerle şişkindi.

şiş
lump
şiş
tumescent
şiş
bump
şiş
swollen

My hands and legs are swollen. - Benim ellerim ve ayaklarım şişti.

I went to see the river, which I found greatly swollen. - Ben nehri görmeye gittim, onu büyük ölçüde şişmiş buldum.

şiş
{f} swelled

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

şiş
shish
ayakları şişmiş
footsore
dayaktan şişmiş kulak
cauliflower ear
dizi şişmiş
(at) spavined
dizi şişmiş (at)
spavined
şiş
(fırın) roasting jack
şiş
tumefaction
şiş
needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
blown up
şiş
skewer; spit
şiş
wart
şiş
rising
şiş
turgid
şiş
broach
şiş
swollen; protuberant; swelling, bulge, bump
şiş
protuberant
şiş
(food) cooked on a skewer: şiş kebap shish kebab
şiş
swell

Put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

The toothache made his face swell up. - Diş ağrısı onun yüzünü şişirdi.

şiş
knitting needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
(kebap) spit
şiş
node

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

Turkish - Turkish

Definition of şişmiş in Turkish Turkish dictionary

şiş
Şişmiş olan yer, şişlik
şiş
Bir ucu sivri, ince ve uzun çubuk
şiş
Metalden yapılmış bir ucu sivri, ince uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silâh gibi kullanılabilen ince uzun çubuk
şiş
ince uzun çubuk
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık
şiş
Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk. Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk: "... ablası bir an çorap şişlerini bırakıyor, gözleri doluyor."- H. E. Adıvar. Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık: "Emine Hanımın şiş gözleri daha sakindi."- H. E. Adıvar. Şişmiş olan yer, şişlik
şişmiş
Favorites