şişle

listen to the pronunciation of şişle
Turkish - English
skewer

Tom skewered the marshmallow with his stick. - Tom sopasıyla hatmiyi şişledi.

To impale on a skewer
A scenario in which a piece attacks a more valuable piece which, if it moves aside, reveals a less valuable piece. Compare pin.W
To attack a piece which has a less valuable piece behind it
{n} a kind of pin to truss meat with
{v} to fasten or secure with skewers
To fasten with skewers
the opposite of a pin A straight-line tactic in which an enemy piece is compelled to move off the line of attack, exposing on the same line another unit to capture or a key square to occupation
To thread usually meat and vegetables onto a sharpened rod, as in shish kabobs
In a quick-release hub, the skewer is the shaft that runs through the middle of the hollow axle, and the associated hardware, in cluding the quick-release cam and the acorn nut A rod used to help maintain alignment in a stack of elastomer bumpers in an elastomer suspension fork
When your piece moving on a line, forces an enemy piece to move, exposing a piece behind it See the lesson on Pins and Skewers
drive a skewer through; "skewer the meat for the BBQ"
A long pin, normally of metal or wood, used to secure food during cooking
A skewer is a long metal pin which is used to hold pieces of food together during cooking
a long pin for holding meat in position while it is being roasted
the quick release axle clamp of a wheelset
To spear small pieces of food on long, thin, pointed rods called skewers
If you skewer something, you push a long, thin, pointed object through it. He skewered his victim through the neck. skewered beef with vegetables. a long metal or wooden stick that is put through pieces of meat to hold them together while they are cooked (Perhaps from skiver (15-19 centuries))
{i} thin spike of wood or metal used to hold meat or vegetables while grilling
şiş
{i} skewer

Yesterday I ate 10 skewers. - Dün 10 tane şiş yedim.

Tom skewered the marshmallow with his stick. - Tom sopasıyla hatmiyi şişledi.

şiş
swelling

Put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

You need to put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişliği önlemek için bileğine buz koymalısın.

şiş
{i} spit

In spite of being fat, she was pretty. - Şişman olmasına rağmen güzeldi.

şişlemek
{f} skewer
şiş
(Mekanik) pin

Tom took a bottle of pink pills out of his pocket. - Tom cebinden pembe bir hap şişesi çıkardı.

şiş
(Tıp) tubercle
şiş
excrescence
şiş
puffy

Have you been crying all night? Your eyes are all puffy. - Bütün gece ağlıyor muydun? Gözlerin tamamen şişmiş.

şiş
tumour

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şiş
cooked on a skewer
şiş
tumor
şiş
poker
şiş
bilge
şiş
shish kebab
şişlemek
stab
şişlemek
prick
şiş
turgescence
şiş
blain
şiş
bulgy
şiş
bulge
şiş
concretion
şiş
puff up
şiş
bulging

Her pockets were bulging with walnuts. - Onun cepleri cevizlerle şişkindi.

He has bulging biceps. - Onun şişkin pazısı var.

şiş
lump
şiş
tumescent
şiş
bump
şiş
swollen

My hands and legs are swollen. - Benim ellerim ve ayaklarım şişti.

My little finger is swollen. - Benim küçük parmağım şişti.

şiş
{f} swelled

Tom twisted his ankle and it swelled up. - Tom bileğini burktu ve o şişti.

şiş
shish
şiş
(fırın) roasting jack
şiş
tumefaction
şiş
needle

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

şiş
blown up
şiş
skewer; spit
şiş
wart
şiş
rising
şiş
turgid
şiş
broach
şiş
swollen; protuberant; swelling, bulge, bump
şiş
protuberant
şiş
(food) cooked on a skewer: şiş kebap shish kebab
şiş
swell

The toothache made his face swell up. - Diş ağrısı onun yüzünü şişirdi.

Put some ice on your ankle to keep the swelling down. - Şişmeyi engellemek için ayak bileğine biraz buz koy.

şiş
knitting needle

I pulled out my knitting needles. - Örgü şişlerimi çıkardım.

Mary pulled out her knitting needles and started to knit. - Mary örme şişlerini çıkardı ve örmeye başladı.

şiş
(kebap) spit
şiş
node

Swollen lymph nodes are usually found near the site of an infection, tumour, or inflammation. - Şişmiş lenf düğümleri genellikle enfeksiyon, tümör ya da iltihap barındıran bölgelerin civarında olur.

şişlemek
to stick a skewer (or a similar thing) into; to pass a skewer (or a similar thing) through
şişlemek
to spit, to skewer; to stab
şişlemek
spit
şişlemek
slang to stab (someone)
Turkish - Turkish

Definition of şişle in Turkish Turkish dictionary

şiş
Şişmiş olan yer, şişlik
şiş
Bir ucu sivri, ince ve uzun çubuk
şiş
Metalden yapılmış bir ucu sivri, ince uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silâh gibi kullanılabilen ince uzun çubuk
şiş
ince uzun çubuk
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık
şiş
Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk
şiş
Bir ucu sivri, demir veya ağaçtan, bazen silah gibi kullanılabilen ince uzun çubuk. Örgü örmekte kullanılan, metal, ağaç, kemik vb.nden yapılan uzun çubuk: "... ablası bir an çorap şişlerini bırakıyor, gözleri doluyor."- H. E. Adıvar. Şişe geçirilerek veya şişte pişirilmiş olan (et)
şiş
Şişmiş, şişkin, kabarık: "Emine Hanımın şiş gözleri daha sakindi."- H. E. Adıvar. Şişmiş olan yer, şişlik
şişlemek
Şiş saplamak, şiş batırmak
şişlemek
Kama, çakı gibi bir araçla yaralamak