He values honor above anything else.
- O, onura her şeyden daha çok değer verir.
Above all, you must help each other.
- Her şeyden önce, birbirinize yardım etmelisiniz.
Get this stuff out of here.
- Bu şeyi buradan çıkarın.
Tom doesn't like it when this kind of stuff happens.
- Bu tür şey olduğunda, Tom bundan hoşlanmıyor.
Don't say bad things about others.
- Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme.
The thing you have to know about Batman is, he's a superhero.
- Batman hakkında bilmeniz gereken şey, onun süper kahraman olmasıdır.
I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing.
- O dilde bilimsel bir yazı okudum ve neredeyse her şeyi anladım ama başlangıç seviyesindekiler için yazılmış bir hikayeyi okumaya çalıştığımda hiçbir şey anlamadım.
Please place all articles not related to the lesson inside your bag.
- Lütfen dersle ilgisi olmayan her şeyi çantana koy.
As a matter of fact, I know nothing about it.
- Aslına bakarsan, ben bu konuda hiçbir şey bilmiyorum.
It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
- Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
There are some things we could've change, but we chose not to.
- Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
I realized that what I had chosen didn't really interest me.
- Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
Doing that sort of thing makes you look stupid.
- Bu tür bir şey yapmak aptal görünmesini sağlar.
The great pleasure in life is doing what people say you cannot do.
- Hayatta büyük zevk insanların yapamayacağını söylediği şeyi yapmaktır.
It's no concern of mine.
- O, beni ilgilendiren bir şey değil.
That's nothing you need to concern yourself with.
- Bu kendinizi endişelendirmenizi gereken bir şey değil.
It's my business to investigate such things.
- Bu tür şeyleri araştırmak benim işim.
I don't know a thing about running a business.
- İş idaresi hakkında bir şey bilmiyorum.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
He intimated that all is not well in his marriage.
- O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
It was an object of terror.
- Dehşet veren bir şeydi.
You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
- Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
He knows a lot about foreign affairs.
- Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.