Turkish - English
Definition of şehvetle in Turkish English dictionary
- lasciviously
- salacious
- salaciously
- pruriently
- libidinously
- şehvet
- lust
The seven deadly sins are: pride, envy, greed, anger, lust, gluttony and sloth.
-Yedi ölümcül günah şunlardır: kibir, kıskançlık, açgözlülük, öfke, şehvet düşkünlüğü, oburluk ve tembellik.
Lust awakens the desire to possess. And that awakens the intent to murder.
-Şehvet, sahiplenme arzusunu doğurur. Sahiplenme de öldürme güdüsünü.
- şehvetle ilgili
- carnal
- şehvet
- {i} desire
Lust awakens the desire to possess. And that awakens the intent to murder.
-Şehvet, sahiplenme arzusunu doğurur. Sahiplenme de öldürme güdüsünü.
- şehvet
- appetite
- şehvet
- concupiscence
- şehvet
- salaciousness
- şehvet
- lech
- şehvet
- lasciviousness
- şehvet
- prurience
- şehvet
- salacity
- şehvet
- colt's footh
- şehvet
- libido
- Şehvet
- (Argo) hot pants
- Şehvet
- (Tıp) appetency
- şehvet
- flesh
- şehvet
- lustfulness
- şehvet
- eroticism
- şehvet
- sexual desire
- şehvet
- lust, sexual desire, sexual appetite, sensuality, concupiscence kösnü
- şehvet
- carnality
- şehvet
- sensuality
- şehvet
- lust, concupiscence, (sexual) desire; libido
- şehvet
- carnal
- şehvet
- {i} passion
Poetry is not just torment; poetry is love. It is warm and sensual passion; it is revolution, romance and tenderness.
-Şiir sadece azap değildir; şiir sevgidir. Sıcak ve şehvetli tutkudur; o, devrim, romantizm ve hassasiyettir.
- şehvet
- salacious
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of şehvetle in Turkish Turkish dictionary
- ŞEHVET
- (Osmanlı Dönemi) Hevâ-yı nefsin meyli ve arzusu
- ŞEHVET
- (Osmanlı Dönemi) Cinsî istek. Mahbube için olan istek, iştiha. (Yemek, içmek, uyumak da şehvetin şubelerindendir.)Kudsi Hadis'te Cenab-ı Hak buyuruyor: "Ey benim için şehvetini bırakıp gençliğini bana veren genç! Sen meleklerin bir kısmı gibisin
- ŞEHVET
- (Osmanlı Dönemi) Bir şeyi fazla istemek
- şehvet
- (Osmanlı Dönemi) nefsin arzu ve istekleri, cinsî istek
- şehvet
- Aşırı istek: "Her sabah masamıza yeni bir şehvetle geçtik."- H. Taner
- şehvet
- Aşırı istek
- şehvet
- Cinsel istek, kösnü: "Düşman zabitinin gözlerinde şehvet arzuları yandı."- R. Enis
- şehvet
- Cinsel istek, kösnü
- şehvet
- bah