There is an urgent need for improved living conditions.
- Gelişmiş yaşam şartlarına acil bir ihtiyaç var.
You have our permission to include our software on condition that you send us a copy of the final product.
- Nihayi ürünün bir kopyasını göndermek şartıyla bizim yazılımı dahil etmeniz için iznimiz var.
You can't say anything till you know the circumstances.
- Şartları öğrenene kadar bir şey söyleyemezsin.
The circumstances did not allow me to go abroad.
- Şartlar benim yurt dışına gitmeme izin vermedi.
Things that you see with your eyes are not necessarily true.
- Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.
Due to the bad weather, the game was called off.
- Kötü hava şartları nedeniyle oyun iptal edildi.
Due to the bad weather, the game was cancelled.
- Kötü hava şartlarından dolayı oyun iptal edildi.
They released him with the stipulation that he should not go out of town until the investigation was complete.
- Soruşturma tamamlanana kadar kasabadan çıkmaması şartıyla onu serbest bıraktılar.
Setting limits is imperative.
- Sınırları kurmak şarttır.
It is imperative that we find another way out of this situation.
- Bu duruma başka bir çıkar yol bulmamız şart.
Tom must choose the second-best policy according to the circumstances.
- Tom şartlara göre, ikinci en iyi politikayı seçmeli
According to the terms of the contract, your payment was due on May 31st.
- Sözleşme şartlarına göre, ödemenizin vadesi 31 Mayısta idi.
I'll agree to the terms if you lower the price.
- Fiyatı düşürürsen şartları kabul ederim.