şüphesiz

listen to the pronunciation of şüphesiz
Turkish - English
no doubt

She is no doubt pretty, but she isn't beautiful. - Şüphesiz sevimli, ama güzel değil.

No doubt he did his best, but he didn't succeed. - Şüphesiz elinden geleni yaptı ama başarmadı.

definite
by all means

I must save the drowning child by all means. - Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.

I'll do it by all means. - Şüphesiz onu ben yapacağım.

clearly

Tom clearly has potential. - Şüphesiz Tom'da potansiyel var.

Wilson clearly had the best chance to win. - Wilson kazanmak için şüphesiz en iyi şansa sahipti.

undoubted

The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication. - İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.

The computer is undoubtedly a valuable tool. - Şüphesiz bilgisayar, kıymetli bir alettir.

certain, sure
without fail

He will succeed without fail. - O şüphesiz başarılı olacak.

beyond doubt
without a doubt, certainly, surely
decided
certainly
certain, sure, doubtless; doubtless, of course, no doubt, without doubt, surely, certainly, clearly
sure

We'd sure like to help them. - Şüphesiz onlara yardım etmek istiyoruz.

Surely we can get in touch with Tom. - Şüphesiz Tom'la irtibata geçebiliriz.

doubtless

Doubtless you have heard the news. - Şüphesiz haberi duydun.

You are doubtless aware of his absence. - Şüphesiz onun yokluğunun farkındasın.

sure as death
easily
of course

Tom was, of course, very tired. - Tom, şüphesiz, çok yorgundu.

Of course it's not a problem if you go. - Şüphesiz gidersen sorun değil.

decidedly
certain
indubitable
undisputed
unquestioned
without doubt

He will succeed without doubt. - O şüphesiz başarılı olacaktır.

He is without doubt one of the most successful businessmen in Japan. - O şüphesiz Japonya'daki en başarılı iş adamlarından biridir.

unquestionably

He is unquestionably the oldest man in the village. - O şüphesiz köydeki en yaşlı adamdır.

hands down
decisive
be sure

He is a good fellow, to be sure, but he isn't reliable. - Şüphesiz o iyi bir adam ama güvenilir değil.

It was a shock, to be sure. - Şüphesiz, o bir şoktu.

as sure as a gun
out of question
sure thing
to be sure

It's a good idea, to be sure, but it's hard to put it into practice. - Şüphesiz iyi bir fikir ama uygulamaya koymak zor.

She is rich, to be sure, but I don't think she's very smart. - O şüphesiz zengin ama onun çok akıllı olduğunu sanmıyorum.

secure
beyond any doubt
positive
unquestioning
distinctly
definitively
indubitably
distinct
unquestionable
means

The English language is undoubtedly the easiest and at the same time the most efficient means of international communication. - İngiliz dili şüphesiz en kolay ve aynı zamanda uluslararası iletişimin en etkili aracıdır.

I must save the drowning child by all means. - Şüphesiz boğulan çocuğu kurtarmalıyım.

şüphesiz olarak
undoubtedly
şüphesiz doğru
bang on
hiç şüphesiz
undoubtedly
şek ve şüphe yok. şüphesiz. elbette
and no doubt shape. no doubt. of course
hiç şüphesiz
no doubt
hiç şüphesiz
without doubt
Turkish - Turkish
Kuşkusuz
Kuşkusuz: "İki üç gündür şüphesiz aç kalan tekir kedi kapıdan bakıyordu."- Ö. Seyfettin
(Osmanlı Dönemi) ZAHİR
(Osmanlı Dönemi) bîiştibah
(Osmanlı Dönemi) bilaşüphe
şüphesiz
Favorites