Mrs. Harris is very doubtful about her son's future.
- Bayan Harris oğlunun geleceği hakkında çok şüpheli.
I am doubtful whether he will come.
- Onun gelip gelmeyeceği konusunda şüpheliyim.
The whereabouts of the suspect is still unknown.
- Şüphelinin nerede olduğu hâlâ bilinmiyor.
The police arrested a suspect in connection with the robbery.
- Polis, soygun olayı ile ilişkili olarak bir şüpheliyi tutukladı.
She said that she saw a suspicious man.
- O, şüpheli bir adam gördüğünü söyledi.
The background check on Tom turned up suspiciously little.
- Tom'la ilgili özgeçmiş kontrolü biraz şüpheli çıktı.
Their honesty is dubious.
- Onların dürüstlüğü şüphelidir.
Tom has a dubious reputation.
- Tom şüpheli bir üne sahip.
There is something fishy here.
- Burada şüpheli bir şey var.
The fisherman's story is fishy.
- Balıkçının hikâyesi şüpheli.
Research in this area is somewhat equivocal.
- Bu konuda yapılan araştırma oldukça şüpheli.
Where a painting's general sense seems clear, moreover, the exact decoding of its content remains in doubt.
- Bir resmin genel anlamı açık görünse de, buna rağmen, onun içeriğinin tam çözümü şüpheli kalır.
The behaviour of many people is questionable.
- Birçok insanın davranışları şüpheli.
There are many questionable points in this ledger.
- Bu hesap defterinde birçok şüpheli noktalar var.
Tom said Mary was likely to be skeptical.
- Tom Mary'nin muhtemelen şüpheli olacağını söyledi.