ısıtan

listen to the pronunciation of ısıtan
Turkish - English
warming
heating
calefacient
calorific
calefaction
warm
ısıt
{f} warm

He warmed himself with a pocket heater. - O bir cep ısıtıcısı ile kendini ısıttı.

She blew on her hands to warm them. - Isıtmak için ellerine üfledi.

ısıt
make hot
ısıt
{f} warming

Tom is warming himself by the fire. - Tom ateşin yanında kendini ısıtıyor.

ısıt
{f} warmed

She warmed herself by the fire. - Kendisini ateşle ısıttı.

I warmed myself at the fire. - Ben kendimi ateşte ısıttım.

ısıt
warm up

Tom asked Mary to warm up some leftovers. - Tom Mary'den bazı artan yemekleri ısıtmasını rica etti.

Will you warm up the soup? - Çorbayı ısıtır mısın?

ısıt
{f} heat

Feeling chilly, I turned on the heater. - Üşüyüp ısıtıcıyı açtım.

Our electric heater does not work well. - Elektrikli ısıtıcımız iyi çalışmıyor.

ısıt
{f} heated

She heated up the cold soup for supper. - Akşam yemeği için soğuk çorbayı ısıttı.

Electric irons are heated by electricity. - Elektrikli ütüler elektrikle ısıtılır.

ısıt
{f} heating

Our dorm's heating system isn't working properly. - Bizim yurdun ısıtma sistemi düzgün çalışmıyor.

This school has no heating. - Bu okulun ısıtması yok.

ısıt
heat up

Heat up the water until it boils. - Suyu kaynayıncaya kadar ısıt.

Isıtan
calefaeiant
ısıt
coke
ısıt
preheat

Bake in the preheated oven for 1 hour. - Önceden ısıtılmış fırında 1 saat pişir.

Preheat the oven to 300°F. - Fırını 300 ° F'ye kadar önceden ısıtın.

ısıtan
Favorites