ısırma

listen to the pronunciation of ısırma
Turkish - English
bite

Dogs that bark don't bite. - Havlayan köpek ısırmaz.

His bark is worse than his bite. - Havlayan köpek ısırmaz.

sting
biting

Stop biting your nails. - Tırnaklarını ısırmaktan vazgeç.

Tom has the habit of biting his nails. - Tom'un tırnaklarını ısırma alışkanlığı vardır.

nip
bite, biting
snap
ısırmak
bite

I had to bite my lip to prevent myself from laughing. - Gülmemek için dudağımı ısırmak zorunda kaldım.

ısır
{f} bite

Barking dogs seldom bite. - Havlayan köpek ısırmaz.

Barking dogs don't bite. - Havlayan köpek ısırmaz.

ısır
{f} bitten

My leg was bitten by that dog. - Bacağım o köpek tarafından ısırıldı.

It looks like Jacob has been bitten by the love bug. - Jacob sevimli afacan tarafından ısırılmış gibi gözüküyor.

ısır
{f} biting

The dog is biting Tom. - Köpek Tom'u ısırıyor.

I was not aware of a mosquito biting my arm. - Kolumu ısıran sivrisineği fark etmedim.

ısır
{f} champ
ısırmak
nip
ısırmak
champ
ısırmak
nibble
ısırmak
(köpek vb.) savage
ısırmak
bite off
ısırmak
sting
ısırmak
to bite, to nip
ısırmak
(for wool, coarse cloth) to irritate, scratch (one's skin)
ısırmak
(for wind) to cut through (someone), chill (someone) to the bone. Isıramadığın/Bükemediğin eli öp başına ko. (Atasözü) If you can't defeat your enemy, then try to win his/her favor. Isıran/Isıracak it dişini göstermez. (Atasözü) A malevolent person will appear friendly until he/she gets a chance to harm you
ısırmak
snap
Turkish - Turkish
Isırmak işi
Isırma
(Osmanlı Dönemi) VAHZ
Isırma
(Osmanlı Dönemi) AZB
Isırma
(Osmanlı Dönemi) KEDM
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) CE'Y
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) HADB
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) DAYGAM
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) ACM
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) DAGM
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) LEK'
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) EZEM
Isırmak
yemek
Isırmak
(Osmanlı Dönemi) MEZARRE
ısırmak
Dalamak, kaşındırmak
ısırmak
Kumaş dalamak, kaşındırmak
ısırmak
Dişleriyle koparmak
ısırmak
Dişleri arasına alıp sıkmak
ısırmak
Sert esmek, keskin bir biçimde etkilemek
ısırmak
Dişleri arasına alıp sıkmak: "Dolu bir kadeh içti ve meze yerine alt dudağını ısırdı."- A. Gündüz
ısırmak
Dişleriyle koparmak: "Koparın bir tane de ısırın bakın..."- S. F. Abasıyanık
ısırmak
Rüzgâr sert esmek, keskin bir biçimde etkilemek: "Ayaz insanın yüzünü ısırıyordu."- T. Buğra