Sami oldukça tutarsız görünüyordu.
- Sami appeared to be pretty incoherent.
O kişinin aksanı benim için tutarsız
- That person's accent is incoherent to me.
Yabancı uzun, anlamsız bir cümle ile cevap verdi.
- The foreigner answered with a long, incoherent sentence.
He went stark, raving mad.