Definition of üzme in Turkish English dictionary
- {i} yearning
- disgruntlement
- affliction
- üzmek
- sadden
- üzmek
- distress
- üzmek
- upset
I don't want to upset anyone.
-Kimseyi üzmek istemiyorum.
We didn't want to upset them.
-Onları üzmek istemedik.
- üzmek
- afflict
- üzmek
- {f} affect
- üzmek
- to upset, to sadden, to distress, to worry, to disturb, to trouble, to cut, to afflict, to affect, to agitate, to put sb out, to hurt (sb's feelings), to break (sb's) heart, to perturb
- üzmek
- {f} chagrin
- üzmek
- {f} fret
- üzmek
- {f} shake
- üzmek
- grind down
- üzmek
- lead someone a dance
- üzmek
- make one's heart bleed
- üzmek
- irk
- üzmek
- (Dilbilim) act up
- üzmek
- get down
- üzmek
- (Konuşma Dili) break one's heart
- üzmek
- weigh on
- üzmek
- disappoint
- üzmek
- excruciate
- üzmek
- embitter
- üzmek
- perturb
- üzmek
- disturb
- üzmek
- hurt
- üzmek
- {f} agitate
- üz
- {f} depressing
- üz
- {f} depressed
Reading this philosophy book is making me depressed.
-Bu felsefe kitabını okumak beni üzüyor.
Tom is depressed and upset.
-Tom depresif ve üzgün.
- üz
- {f} chagrin
- üz
- {f} yearning
- üz
- depress
Layla slipped into a deep depression over the loss of her best friend, Salima.
-Leyla, en yakın arkadaşı Salima'nın kaybı üzerine derin bir depresyona girdi.
Remembering it depressed me.
-Hatırlamak beni üzdü.
- üzmek
- {f} disgruntle
- üzmek
- gnaw
- üzmek
- depress
- üzmek
- cut
- üzmek
- worry
- üzmek
- put out
- üzmek
- grate on
- üzmek
- to upset
- beni üzme
- don't let me down
- üz
- low
His sense of humor was self-deprecating, a sign of his low self-esteem.
-Espri anlayışı, düşük öz saygısının bir göstergesi olarak, kendini aşağılamak üzerine kuruluydu.
- üz
- distressing
It was extremely distressing.
-O son derece üzücüydü.
- üz
- desolate
Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once.
-Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.
- üz
- fash
- üzmek
- harrow
- üzmek
- deject
- üzmek
- grieve
- üzmek
- hatchel
- üzmek
- pain
- üzmek
- trouble
- üzmek
- to distress, upset, worry; to sadden
- üzmek
- vex
- üzmek
- lacerate
- üzmek
- mope
- üzmek
- to abrade
- üzmek
- aggrieve
- üzmek
- grind
- üzmek
- spite
- üzmek
- hit
- üzmek
- break up
- üzmek
- cast down
- üzmek
- desolate
- üzmek
- pother
- üzmek
- devil
- üzmek
- disquiet
- üzmek
- lead smb. a dance
- üzmek
- discomfort
Related Terms
Definition of üzme in Turkish Turkish dictionary
- Üzmek işi
- Üzmek
- meyus etmek
- Üzmek
- bedbaht etmek
- Üzmek
- (Osmanlı Dönemi) NEKS
- üz
- Dokuztaş oyunu
- üzmek
- Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak
- üzmek
- Üzüntü vermek
- üzmek
- Odunlar eşeğin sırtını üzüyordu."- Halikarnas Balıkçısı
- üzmek
- Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak: "... zaten semersiz hoşuma gitmiyordu
- üzmek
- Üzüntü vermek: "Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım."- S. F. Abasıyanık