The young woman under that tree looks sad.
- Şu ağacın altındaki genç kadın üzgün görünüyor.
When I woke up, I was sad.
- Uyandığımda üzgündüm.
She looked upset as she read the letter.
- Mektubu okurken, o üzgün görünüyordu.
He was too upset to distinguish vice from virtue.
- O, ahlaksızlığı erdemden ayıramayacak kadar çok üzgündü.
I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
I'm sorry, I love you.
- Üzgünüm, seni seviyorum.
I'm very sorry you're so unhappy.
- Çok mutsuz olduğunuz için çok üzgünüm.
If you laugh a great deal, you are happy; if you cry a great deal, you are unhappy.
- Eğer çok gülersen mutlusun, eğer çok ağlarsan üzgünsün.
Tom looks sad and disappointed.
- Tom üzgün ve hayal kırıklığına uğramış görünüyor.
I'm not upset, but I'm really disappointed.
- Ben üzgün değilim ama gerçekten hayal kırıklığına uğradım.
He was heartbroken and hanged himself.
- Çok üzgündü ve kendini astı.
Many letters of encouragement refreshed my sad heart.
- Çok sayıda destek mektubu üzgün kalbimi rahatlattı.
Tom is depressed and upset.
- Tom depresif ve üzgün.
I hope you're not too miffed.
- Umarım çok üzgün değilsindir.
It may seem like just a little thing to you, but Tom is really worried about the whole thing.
- Sana sadece küçük bir şey gibi gelebilir, fakat Tom her şey hakkında gerçekten üzgün.
I'm worried. Tom hasn't been talking to anyone since his sister's accident.
- Üzgünüm. Tom kız kardeşinin kazasından beri hiç kimseyle konuşmuyor.
Tom left Mary's house looking dejected.
- Tom Mary'nin evini üzgün görünerek terk etti.
Tom had a pained look on his face.
- Tom'un yüzünde üzgün bir ifade vardı.
She went out of the room with downcast eyes.
- Üzgün gözlerle odadan çıktı.
I am sorry to have troubled you.
- Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
I'm very sorry to have troubled you.
- Sizi rahatsız ettiğim için çok üzgünüm.
Why are you so glum? Our dog is sick.
- Neden bu kadar üzgünsün? Köpeğimiz hasta.
I'm sorry I let you down.
- Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.
She went out of the room with downcast eyes.
- Üzgün gözlerle odadan çıktı.
Sorry. Traffic was heavy.
- Üzgünüm. Trafik ağırdı.
There is no reason for being sorry.
- Üzgün olmak için hiçbir neden yok.
I'd rather be safe than sorry.
- Üzgün olmaktansa güvende olmayı tercih ederim.