üzüntü

listen to the pronunciation of üzüntü
Turkish - English
sadness

She helped him overcome his sadness. - Üzüntüsünü yenmesi için ona yardım etti.

He hid his sadness behind a smile. - Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.

worry
sorrow

The news filled her with sorrow. - Haber onu üzüntü ile doldurdu.

He felt great sorrow when his wife died. - Eşi öldüğünde büyük üzüntü hissetti.

grief

Friendship redoubles joy and cuts grief in half. - Dostluk sevinci ikiye katlar ve üzüntüyü yarıda keser.

His talk distracted her from grief. - Onun konuşması onu üzüntüsünden uzaklaştırdı.

chagrin
worry, trouble, care, sorrow, distress, grief, gloom, agitation, affliction, regret, tribulation, woe
straits
distress
distress; unhappiness, sorrow, sadness
regret

The loss of his mother brought him sorrow and regret. - Annesinin kaybı ona üzüntü ve pişmanlık getirdi.

They all expressed regret over her death. - Hepsi onun ölümünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi.

woe
mopes
dejection
strait
trouble
care

Cares and worries were pervasive in her mind. - Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.

Cares and worries were pervasive in her mind. - Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındı.

hurt
slough
fret
affliction
desolation
disturbance
unhappiness
damp
annoy
gloom
worriment
discomfort
stew
cross
dumps
agitation
depressant
twinge
sad

He hid his sadness behind a smile. - Tebessümün arkasında üzüntüsünü sakladı.

She helped him overcome his sadness. - Üzüntüsünü yenmesi için ona yardım etti.

spite
regretfulness
elastic
disquiet
üzüntü veren
The distress
üzüntü vermek
to regret
üzüntü duymak
feel badly about
üzüntü duymak
feel bad about
üzüntü ile dökülen gözyaşları
scalding tears
derin üzüntü
heartbreak
sıkıntı üzüntü
distress
üzüntü verici
distressing
üzüntü verici
upsetting
üzüntü içinde
in the doldrums
Turkish - Turkish
Olması istenmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür: "Sesinde bir üzüntü, hatta bir sitem sezdim."- A. Gündüz
Olması istenilmeyen olaylardan doğan ruh tedirginliği, teessür
dert
üzünç
(Osmanlı Dönemi) keder
(Osmanlı Dönemi) esef
üzüntü vermek
bkz: üzmek
üzüntü
Favorites