üzücü

listen to the pronunciation of üzücü
Turkish - English
sad

After hearing the sad news, she broke down in tears. - Üzücü haberi duyduktan sonra, o, gözyaşları içinde yıkıldı.

Tom thought the situation was really sad. - Tom durumun gerçekten üzücü olduğunu düşündü.

dismal
worrying

I do a lot of worrying. - Bir sürü üzücü şey yaptım.

bother
tristful
upsetting

She found confrontations very upsetting. - O, yüzleştirmeleri çok üzücü buldu.

I know this is an upsetting time for you both. - Bunun ikiniz için de üzücü bir zaman olduğunu biliyorum.

dreary
painfulness
poignant
cheerless
tragic
heartrending
puzzling
hearthbreaking
pathetic
vexatious
dolorous
grievous
devouring
harrowing

It was a harrowing experience. - O üzücü bir deneyimdi.

sorrowful

Everything is transient and therefore sorrowful. - Her şey geçicidir ve bu nedenle üzücüdür.

upsetting, distressing, or saddening (thing)
rueful
vexing
painful

I hope it wasn't too painful. - Umarım çok üzücü değildi.

afflictive
woeful
heartbreaking
trying
regrettable

That, while regrettable, is true. - Üzücü olsa da, bu doğrudur.

It is regrettable that I can't go with you. - Seninle gidememem üzücüdür.

distressing

It was extremely distressing. - O son derece üzücüydü.

distressful
worrisome
sad, upsetting, distressing, bitter, heartrending, harrowing, poignant, dismal, pathetic, tragic
heavy
disappointing
gnawing
deplorable

This is a deplorable state of affairs. - Bu üzücü bir durumdur.

bitter
saddest

The saddest part of the story remains to be told. - Hikayenin en üzücü kısmı söylenilmek için kalır.

üzücü olay
sorrow
üzücü durum
dumps
üzücü haber
sad news
üzücü olay
sad incident
üzücü olay
heartbreaking incident
üzücü bir şekilde
distressfully
üzücü bir şekilde
afflictively
üzücü bir şekilde
heartrendingly
üzücü bir şekilde
grievously
üzücü bir şekilde
dolorously
üzücü bir şekilde
distressingly
üzücü bir şekilde
disappointingly
üzücü bir şekilde
disturbingly
üzücü davranış
(Politika, Siyaset) deplorable attitude
üzücü duygu
painful sensation
üzücü olarak
regrettably
üzücü olmak
be saddening
üzücü olmak
be upsetting
üzücü olmak
be distressing
üzücü şekilde
worrisomely
üzücü şey
discontent
çok üzücü
heartbreaking
çok üzücü ve acıklı
tragic
esef verici; üzücü
rue transmitter; sad
hazin,üzücü
sad, sad
yorucu, üzücü, can sıkıcı
exhausting, upsetting, frustrating
son derece üzücü
tear-jerker
son derece üzücü bir şekilde
devouringly
çok üzücü afet
(Çevre) disaster of extreme severity
Turkish - Turkish
Üzüntü veren, acıklı
Üzüntü veren
fena
üzücü
Favorites