It was cold, and in addition, it was windy.
- Hava soğuktu ve üstelik rüzgarlıydı.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.
My upper right wisdom tooth hurts.
- Üst sağ yirmilik dişim ağrıyor.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
They labored day after day.
- Onlar üst üste her gün çalıştılar.
He kept playing the same record over and over until I had to leave the room.
- Ben odayı terk etmek zorunda kalıncaya kadar aynı plağı üst üste çalmaya devam etti.
English and mathematics are made much of in senior high schools.
- İngilizce ve matematik üst düzey liselerde çok yapılır.
He holds a senior position in the government.
- O, hükümette üst düzey bir konuma sahiptir.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
He behaves respectfully toward his superiors.
- Üstlerine karşı saygıyla davranır.
I saw him coming upstairs.
- Onu üst kata gelişini gördüm.
The bedrooms are upstairs.
- Yatak odaları üst kattadır.
There are few high-ranking positions left open for you.
- Sizin için açık bırakılmış birkaç üst düzey pozisyon var.
Many high-level officials attended the meeting.
- Birçok üst düzey yetkili toplantıya katıldı.
You gave me the wrong change.
- Bana paranın üstünü yanlış verdin.
You have forgotten your change.
- Para üstünüzü unuttunuz.
He believed in the supreme power of the law.
- Hukukun üstün gücüne inanıyordu.
He swept to power in 1929.
- 1929'da ezici bir üstünlükle iktidara geldi.
He had not swum more than a few yards before one of the skulking ground sharks had him fast by the upper part of the thigh.
- Saklanan zemin köpek balıklarından biri onu uyluğun üst kısmından hızla yakalamadan önce o birkaç yardadan daha fazla yüzmemişti.
The upper part of the mountain is covered with snow.
- Dağın üst kısmı karla kaplıdır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
A major is above a captain.
- Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
Tom is lying on his back, staring at the ceiling.
- Tom sırt üstü uzanıyor, tavana bakıyor.
The greatest shortcoming of the human race is our inability to understand the exponential function.
- İnsan ırkının en büyük eksikliği üstel işlevi anlamak için bizim yetersizliğimizdir.
The exponential function has a horizontal asymptote.
- Üstel fonksiyonun yatay asimptotu vardır.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
This cloth is superior to that.
- Bu kumaş ona göre daha üstün.
Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
- Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
We are flying above the clouds.
- Biz bulutların üstünde uçuyoruz.
Tom has no upper body strength.
- Tom'un üst vücut gücü yok.
Sami threw a blanket over Layla's body.
- Sami, Leyla'nın cesedinin üstüne bir battaniye attı.
Tom put his wallet on top of the dresser.
- Tom cüzdanını şifoniyerin üstüne koydu.
I want Italian dressing on my salad.
- Salatamın üstüne İtalyan sosu istiyorum.
He put the skis on top of the car.
- Kayakları arabanın üstüne koydu.
A house is built on top of a solid foundation of cement.
- Bir ev, çimentodan yapılmış sağlam bir temel üstüne inşa edilmiştir.