You really are hopeless.
- Sen gerçekten ümitsizsin.
Tom knew that it was hopeless.
- Tom onun ümitsiz olduğunu biliyordu.
You really are pathetic.
- Gerçekten ümitsizsin.
I got gloomy and thought of giving up.
- Ümitsizdim ve vazgeçmeyi düşündüm.
No wonder you're frantic.
- Ümitsiz olmana şaşmamalı.
The patient is sick beyond all hope.
- Hasta ümitsiz bir hasta.
As long as there's life, there is hope.
- Hayat olduğu sürece, ümit vardır.