Definition of ülke in Turkish English dictionary
- country
Although Go is probably the most popular Japanese game in my country, at most only a few university students know it.
- Go büyük ihtimalle benim ülkemdeki en popüler Japon oyunu olsa da o bile bazı üniversite öğrencileri dışında pek bilinmiyor.
Paraguay is a country in South America.
- Paraguay, Güney Amerika'da bir ülkedir.
- nation
It is a prevalent belief, according to a nationwide poll in the United States, that Muslims are linked with terrorism.
- ABD'de ülke çapındaki bir ankete göre Müslümanların terörle bağlantılı olduğu yaygın bir inançtır.
The nation's leaders had no choice.
- Ülkenin liderlerinin hiçbir seçeneğim yoktu.
- (Bilgisayar) country/region
- region
The workers of the northern countries have paid a high price for the displacement of production in the southern regions.
- Kuzey ülkelerinin işçilerine güney bölgelerindeki üretimi değiştirmesi için yüksek bir bedel ödedik.
There were storms in that region of the country.
- Ülkenin o bölgesinde fırtınalar vardı.
- state
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
That country broke off diplomatic relations with the United States.
- O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.
- (Bilgisayar) st
- home
No sooner had the spy returned home than he was told to go to another country.
- Casus ülkesine döner dönmez başka bir ülkeye gitmesi söylendi.
This billionaire has 5 homes in 4 different countries.
- Bu milyarderin 4 farklı ülkede 5 evi var.
- land
America is the land of opportunity.
- Amerika fırsatlar ülkesidir.
America is a land of immigrants.
- Amerika bir göçmenler ülkesidir.
- country; domain
- soil
- clime
- country (a political state)
- (Hukuk) country, territory
- territory
The territory of the country Curacao consists of the islands Curacao and Little Curacao.
- Curaçao ülkesinin toprakları, Curaçao ve Little Curacao adalarından oluşur.
- realm
The king's realm was terrorized by a dragon.
- Kralın ülkesi bir ejderha tarafından terörize edildi.
- domain
It is rather ridiculous that, in some countries, a person cannot even release their own work into the public domain.
- Bazı ülkelerde, birinin kendi işini bile kamuya bırakamaması oldukça saçmadır.
- the country
The defeated army retreated from the country.
- Yenilmiş ordu ülkeden geri çekildi.
While the civil war went on, the country was in a state of anarchy.
- İç savaş sırasında, ülke anarşik bir durum içindeydi.
- bourne
- amiability
- müttefik ülke
- ally
- ülke dışı
- abroad
- ülke ayarları
- (Bilgisayar) country settings system menu
- ülke ayarları
- (Bilgisayar) country settings
- ülke dışı
- foreign
- ülke dışına akan
- (Ticaret) outflow
- ülke dışında
- abroad
- ülke dışındaki
- (Ticaret) foreign
- ülke genelinde
- country-wide
- ülke genelinde
- across the country
- ülke genelinde
- countrywide
- ülke grubu
- (Politika, Siyaset) bloc
- ülke içinde
- (Ticaret) domestically
- ülke içindeki
- (Ticaret) domestic
- ülke sevgisi
- patriotism
- ülke sınırlan
- (Ticaret) boundaries
- ülke sınırları
- national boundaries
- ülke çapında
- (Ticaret) across-the-board
- ülke çapında
- across the country
- ülke çapında
- country-wide
- ülke çapında
- countrywide
- ülke yönetimine ilişkin
- countries regarding the management
- ülke dışılık
- (Hukuk) exterritoriality
- ülke dışındaki yurttaşların devlete karşı fiillerde bulunması
- (Hukuk) acts disloyal
- ülke ekonomisi
- economics
- ülke geliştirme birleşik tatbikat programı
- (Askeri) developing country combined exercise program
- ülke insanı
- countryman
- ülke içi
- intestine
- ülke içi alım
- (Ticaret) local shopping
- ülke içi mülteci
- (Politika, Siyaset) internally displaced people
- ülke içi poliçe
- (Ticaret) domestic bill
- ülke kaynakları
- (Politika, Siyaset) country resources
- ülke kazanılması
- (Hukuk) acquisition of territory
- ülke kodu
- country code
- ülke kredisi
- (Hukuk) domestic credit
- ülke mevzuatı
- (Kanun) the laws of the country
- ülke para birimi
- domestic monetary unit
- ülke sahilleri
- (Ticaret) coastwise
- ülke sahilleri
- (Ticaret) cabotage
- ülke sakinleri
- (Ticaret) residents
- ülke sakinleri
- nation's residents
- ülke savunması
- landwehr (almanca)
- ülke savunması
- landwehr (alm)
- ülke yasaları dışında olan
- extraterritorial
- ülke ziyaretleri
- visits of state
- ülke çapında
- country wide
- ülke üzerindeki birkaç devletin egemenliği
- condominium
- yabancı ülke
- abroad
- (ülke) iç kısım
- inland
- aday ülke
- (Politika, Siyaset) candidate country
- ana ülke
- (Ticaret) home country
- az gelişmiş ülke
- the third world
- bilinmeyen ülke
- (Bilgisayar) unknown country
- düşman ülke
- (Politika, Siyaset) enemy state
- dış ülke
- abroad
- ev sahibi ülke
- (Politika, Siyaset) invited country
- ev-ülke
- (Bilgisayar) home country
- geleneksel satıcı ülke
- (Ticaret) traditional supplier
- ihracatçı ülke
- (Ticaret) country of origin
- ihraç eden ülke
- (Ticaret) exporting country
- ithalatçı ülke
- (Ticaret) importing country
- kardeş ülke
- brother country
- kaynak ülke
- (Ticaret) country of origin
- komşu ülke
- contiguous country
- komşu ülke
- neighbouring country
- kutsal ülke
- promised land
- menşei ülke
- (Ticaret) country of origin
- sahipsiz ülke
- (Politika, Siyaset) no man's land
- sömürge ülke
- (Ticaret) dominion
- tarafsız ülke
- natural
- yaşadığı ülke
- (Bilgisayar) home country
- ülke sınırı
- (Politika, Siyaset) country border
- ülke sınırı
- (Politika, Siyaset) country frontier
- üreten ülke
- producing country
- en ziyade müsaadeye mazhar millet tarifesi (en cok kayrılan ülke tarifesi )
- (Ticaret) most-favoured –nation –tariff
- hükümdarla yönetilen ülke
- governed by rulers of the country
- menşe ülke
- Country of Origin
- ülkeler
- lands
The pilgrims brought gifts from distant lands.
- Hacılar uzak ülkelerden hediyeler getirdiler.
- ülkeler
- countries
The goal of the center should be to train young people from other countries within a specific time period.
- Merkezin hedefi, diğer ülkelerden gelen gençleri belli bir zaman aralığında eğitmek olmalıdır.
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
- üçüncü ülke
- third countries
- üçüncü ülke
- (Ticaret) third country
- Deniz aşırı Ülke ve Topraklar
- (Hukuk) Overseas Countries and Territories
- Harp Zamanı Ev Sahibi Ülke Desteği Bilgi Yönetim Sistemi
- (Askeri) Wartime Host Nation Support Information Management System
- alıcı ülke
- (Ticaret) customer country
- alıcı ülke
- purchasing country
- amerika'nın ülke kodu nedir
- What is the country code of the USA
- ana ülke
- (Hukuk) metropolitan territory
- arka ülke
- backland
- arka ülke
- back land
- atom bombası olan ülke
- nuclear
- atom bombasına sahip ülke
- nuclear power
- avrupa ülke kodu
- (Telekom) european country code
- az gelişmiş ülke
- underdeveloped country
- azgelişmiş ülke
- 1. underdeveloped country. 2. slang shrimp, runt
- bağımlı ülke
- (Hukuk) dependent territory
- bağımlı ülke
- client
- bağımsız ülke
- sovereign
- birkaç devletin egemenliği ile yönetilen ülke
- condominium
- borç alan ülke
- (Ticaret) borrowing nation
- borç alan ülke
- (Hukuk) debtor nation
- borç veren ülke
- (Ticaret) creditor nation
- borçlu ülke
- (Ticaret) debtor nation
- devletin tam bir parçasını oluşturan ülke üzerindeki toplulukların ayrılması
- (Hukuk) secession
- devletin ülke dışı yetkileri
- (Hukuk) exterritorial jurisdiction
- donanması güçlü ülke
- sea power
- donanması olan ülke
- naval power
- dost ve müttefik ülke
- (Askeri) friendly and allied nation
- dışa bağımsız ülke
- self contained country
- egemenliğin ülke üzerinde bizzat kullanılması
- (Hukuk) corpus occupandi
- ekonomisi meyve ihracatına dayalı küçük ülke
- banana republic
- emek kıt ülke
- (Ticaret) labor-scarce country
- emek zengin ülke
- (Ticaret) labor abundant country
- en az gelişmiş ülke
- (Ticaret) least developed country
- ev sahibi ülke
- (Askeri) host nation
- ev sahibi ülke desteği
- (Askeri) host nation support
- ev sahibi ülke desteği
- (Askeri) host-nation support
- ev sahibi ülke desteği anlaşması
- (Askeri) host-nation support agreement
- ev sahibi ülke desteği koordinasyon hücresi
- (Askeri) host-nation support coordination cell
- ev sahibi ülke deteği
- host nation support
- gelişen ülke
- developing country
- gelişmekte olan ülke
- developing country
- gözlemleyen ülke
- (Askeri) observing party
- gözlenen ülke
- (Askeri) observed party
- göç veren ülke
- (Politika, Siyaset) emigrant country
- hangi ülke
- What country
- harp zamanı ev sahibi ülke desteği
- (Askeri) wartime host-nation support
- harp zamanı ev sahibi ülke din desteği
- (Askeri) wartime host-nation religious support
- icatçı ülke
- (Ticaret) inventor country
- ikamet ettiği ülke
- (Politika, Siyaset) country of residence
- imza sahibi ülke
- (Ticaret) signatory country
- imzacı ülke
- (Ticaret) signatory country
- işgücü bol ülke
- (Ticaret) labour abundant country
- işgücü bol ülke
- (Ticaret) labor abundant country
- işgücü kıt ülke
- (Ticaret) labor scarce country
- işgücü kıt ülke
- (Ticaret) labour scarce country
- iştirakçi ülke
- (Ticaret) participating country
- katılan ülke
- (Hukuk) accessing country
- kendi kendine yeten ülke
- (Kanun) autarky
- kendi kendine yeten ülke
- self contained country
- kreditör ülke
- (Ticaret) creditor nation
- kullanıcı ülke
- (Askeri) user nation
- lider ülke
- (Askeri) lead nation
- mobil ülke kodu
- (Telekom) mobile country code
- nato'ya üye ülke
- (Askeri) nato member nation
- nükleer ülke
- (Çevre) nuclear nation
- palatin hükümdarın yönettiği ülke
- palatinate
- referans üye ülke
- (Tıp) reference member state
- rolün uzmanı ülke
- (Askeri) role specialist nation
- sahipsiz ülke
- (Hukuk) no man's land, terra nullius
- saldırgan ülke
- aggressor
- sanal ülke kodu
- (Telekom) virtual country code
- sanayici ülke
- (Ticaret) industrial country
- sanayileşmiş ülke
- industrial nation
- savaşta tarafsız ülke toprağını zaptetme hakkı
- angary
- sömürge oluşturan ülke
- colonizer
- sömürgeci ülke
- (Politika, Siyaset) colonialist state
- sığınılan ülke
- (Politika, Siyaset) country of asylum
- talep eden ülke
- (Hukuk) requesting country
- tarafsız ülke
- neutral
- tarife koyan ülke
- (Ticaret) tariff imposing country
- tecrit edilmiş ülke
- (Ticaret) isolated country
- turist alan ülke
- (Turizm) tourist receiving country
- turist gönderen ülke
- (Turizm) tourist generating country
- turist gönderen ülke
- (Turizm) tourist originating country
- turist kabul eden ülke
- (Turizm) tourist accepting country
- ufak açık ülke
- (Ticaret) small open economy
- ufak ülke
- (Ticaret) small country
- vaadedilmiş ülke
- the promised land
- vaadedilmiş ülke
- a promised land
- vasal ülke
- (Hukuk) vassal state
- vergisiz ülke
- (Ticaret) non-tax haven
- yabancı ülke
- foreign land
- yabancı ülke
- foreign country
- yabancı ülke desteği
- (Askeri) foreign nation support
- yardım eden ülke
- aid giving nation
- yeni katılan ülke
- (Hukuk) accessing country
- zengin ülke
- (Ticaret) affluent nation
- çok uluslu ülke
- melting pot
- ön ülke
- (Jeoloji) foreland
- ülke içi
- {s} interior
- ülke içi
- {s} inland
- üretici ülke
- (Ticaret) producer country
- ütopik ülke
- cloud-cuckoo-land
- üye olmayan ülke
- (Politika, Siyaset) non member state
- üye olmayan ülke
- nonmember country
- üye ülke
- member nation
- üye ülke
- (Hukuk) member state