öyle öyle

listen to the pronunciation of öyle öyle
Turkish - English
so so
mediocre, average, nothing special
öyle
so
madem öyle
then
öyle mi
oh yeah
öyle ya
of course
bana öyle geliyor ki
i have a feeling (that)
bana öyle geliyor ki
i have a feeling that
bana öyle geliyordu ki
i was under the impression
olur mu öyle şey
no way!
olur mu öyle şey
come on!
sen öyle san
reckon!
sen öyle san
you think so
yine öyle
pretty much the same
öyle ise In that case, .../If that's
the case
ama öyle ama böyle
one way or another
bensiz mutluysan hep öyle kal
If you happy without so you always be
evet öyle
yes, it is
eğer öyle ise
if so
öyle bir
such a
öyle böyle
so that
öyle desene
Say so, then!Then, say so!Why don't you say so!
öyle mi!
so!
öyle sanıyorum
I think
öyle yada böyle
one way or another
öyle, o kadar, o derece
So, so, so deeply
Kazın ayağı öyle değil
The truth of the matter is different
aynen öyle
precisely
bana öyle geldi ki
methought
bana öyle geliyor ki
it seems to me that
bana öyle geliyor ki
meseems
bir öyle bir böyle
chopping and changing
bir öyle bir böyle olan
uncertain
gerçekten öyle
quite so!
gerçekten öyle mi
is that so?
ha öyle ha böyle
much of a muchness
hala da öyle
(Bilgisayar) i still do
hiç de öyle değil
It's not like that at all
kazın ayağı öyle değil
(Konuşma Dili) It's not like that at all./The truth of the matter is a different thing indeed
korkarım öyle değil
I'm afraid not
kâh öyle kâh böyle olan
seesaw
kâh öyle kâh böyle olmak
seesaw
neden öyle söyledin
why did you say that
niye öyle dedin
why did you say that
orası öyle
That's true./That's so
sen öyle zannet
you reckon!
sen öyle zannet
that’s what you think
ya öyle ya da böyle
in one's way or another
Öyle yağma yok
Not on your life!
öyle
such

Such was the explosion that the roof was blown off. - Öyle bir patlamaydı ki çatı uçuruldu.

It was such a hot day that we went swimming. - Öylesine sıcak bir gündü ki yüzmeye gittik.

öyle
thus, thusly, so, in that manner
öyle
such ... as that/those, such, (something, someone) like that
öyle
such; so; that; like that
öyle ... ki
such ... that
öyle bir şey
somewhere about
öyle bir şey yok
no such thing
öyle bir şey yok
there is no such thing
öyle biri
such a one
öyle de battık böyle de
in for a penny in for a penny
öyle de olsa
even though
öyle demek istemedim
I didn't mean that
öyle değil mi
eh
öyle düşünmüyorum
I don't think so
öyle geldi ki I/he/she felt like ...: Öyle geldi ki gidip onunla konuşayım
I felt like going and having a talk with him
öyle geliyor ki
methinks
öyle gelmek
to seem to be like that to (someone)
öyle görülüyor ki
there is every appearance that
öyle ise
now then
öyle mi
well

I know him well. Oh, do you? - Onu iyi tanırım. Ah, öyle mi?

öyle mi
Is that so?

Is that so? Let's go there next then. - Öyle mi? O zaman bir sonraki sefer oraya gidelim.

öyle mi
I declare
öyle mi
is that so ?
öyle mi
really

Do you really think so? - Gerçekten öyle mi düşünüyorsun?

Did you just really say that? - Gerçekten tam olarak öyle mi söyledin?

öyle olsun
(Konuşma Dili) All right./So be it./As you wish
öyle olsun
amen
öyle ya
That's the way it is/was!
öyle ya da böyle
(Konuşma Dili) one way or another
öyle ya da böyle
(Konuşma Dili) one way and another
öyle ya da böyle
rain or shine

Rain or shine, the postman delivers the mail. - Öyle ya da böyle, postacı postayı dağıtır.

Tom intends to go, rain or shine. - Öyle ya da böyle, Tom'un gitmeye niyeti var.

öyle ya da böyle
by hook or crook
öyle şey/yağma yok
(Konuşma Dili) It's out of the question!/Not on your life!
Turkish - Turkish
Böylece, yavaş yavaş
öyle
O denli, o kadar, o derece
öyle
O yolda, o biçimde, o tarzda
öyle
Onun gibi olan, ona benzer
öyle
İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde, o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyle
Onun gibi olan, ona benzer: "Ben öyle bir şey demedim."- R. H. Karay. O yolda, o biçimde, o tarzda: "
öyle
yle tembel tembel salınışları, birdenbire öyle bir duruşları, arkalarına bir bakışları var ki, insanı çileden çıkarıyor."- Y. K. Karaosmanoğlu. O denli, o kadar, o derece: "Bugünlerde biraz üzüntü içindeysen de, kasavetlenmeyesin öyle."- O. C. Kaygılı. İçinde "ne", "nasıl" gibi sorular bulunan cümlelerin sonuna geldiğinde o cümlede anlatılan şeyin hoş karşılanmadığını veya ona şaşıldığını anlatır
öyle öyle
Favorites