övünmek

listen to the pronunciation of övünmek
Turkish - English
boast
brag

Not to brag, but I have a pretty high IQ. - Övünmek için değil ama oldukça yüksek bir IQ'ye sahibim.

Don't brag! It makes you sound poorer! - Övünmek yok! Bu seni kötü gösterir!

pique oneself on smth
gas
plume oneself upon
sport
glory
to take pride in, be proud of
be proud
(ile) pride oneself
exult
talk big
praise oneself
to praise oneself, boast, brag
plume oneself on
crow
pride oneself on
vapour [Brit.]
to be proud of; to praise oneself on sth, to boast (about/of sth), to brag, to blow one's own trumpet
vapor
be proud of
vaunt
(Fiili Deyim ) boast of
pride
blow one's own horn
rodomontade
gasconade
triumph
(Fiili Deyim ) boast about
{f} vapour
sing one's own praises
övünmek gibi olmasın
without wishing to boast
övünmek gibi olmasın I don't mean
to boast, but
övünmek gibi olmasın ama
with all due modesty
övünme
{i} boast

Don't boast too much about that. - O konuda çok fazla övünme.

Love is patient, love is kind. It does not envy, it does not boast, it is not proud. - Aşk sabırlıdır, aşk şefkatlidir. Kıskanmaz, övünmez, kibirli değildir.

övünme
exulting
övün
brag of
övün
brag about

Don't brag about how fast your car can go. - Arabanın ne kadar hızlı gidebileceği hakkında övünme.

I cannot brag about my team. It always loses games. - Takımım hakkında övünemem. O her zaman maçları kaybeder.

övün
blow hard
övün
{f} boast

He boasts that he can swim well. - O, iyi yüzebilmesiyle övünür.

She boasted of having won the first prize. - O, birincilik ödülünü kazanmakla övündü.

övün
{f} brag

He bragged of having won the victory. - Zafer kazanmış olmakla övündü.

She brags about how well she can cook. - Ne kadar iyi yemek pişirdiği hakkında övünür.

övün
{f} vaunt
övün
boast of
övün
gasconade
övünme
pride
övünme
jactitation
övünme
exultation
övün
pride on
övünme
self-praise

Self-praise is no recommendation. - Övünme tavsiye edilmez.

övün
rodomontade
övün
prideon
övünme
boasting
övünme
bounce
övünme
bragging

Tom started bragging about his new car. - Tom yeni arabası hakkında övünmeye başladı.

Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race. - Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.

övünme
brag

I don't like to brag, but I'm a pretty good clarinetist. - Övünmeyi sevmiyorum ama ben oldukça iyi bir klarnetçiyim.

Tom was getting tired of hearing Mary bragging about winning the race. - Tom Mary'nin yarışı kazanması hakkındaki övünmelerinden bıkıyordu.

övünme
vaunt
övünme
big talk
övünme
egotism
övünme
gas
övünme
rodomontade
övünme
blow
övünme
self praise
övünme
fanfaronade
övünme
gasconade
Turkish - Turkish
Bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek: "Sonra oyuncakları ile övünen bir çocuk gibi gülümseyerek ilave ederdi."- Y. K. Karaosmanoğlu
Kendi kendisini övmek, tefahür etmek: "Yaptığı fedakârlıktan övünüyor diye kadına kızardık."- A. Gündüz
Bir niteliği sebebiyle kendini yücelmiş sayarak bundan abartmalı bir biçimde söz etmek, iftihar etmek
Kendi kendisini övmek, tefahür etmek
temeddüh etmek
Övünme
(Osmanlı Dönemi) MÜMACEDE
Övünme
gurur
Övünme
(Osmanlı Dönemi) MÜMAHADE
Övünme
(Osmanlı Dönemi) MÜMAZECE
Övünme
tefahür
övünme
Övünmek işi, kıvanç, iftihar
övünmek
Favorites