ötesi

listen to the pronunciation of ötesi
Turkish - English
beyond

Some things in life are beyond our ability to control. - Hayatta bazı şeyler kontrol etme yeteneğimizin ötesindedir.

This work is beyond my grasp. - Bu iş benim kavramamın ötesindedir.

infra

The larger church organs use infrasound, which people do not hear, but feel as vibrations in their bodies. - Daha büyük kilise organları insanların duymadığı vücutlarında titreşim olarak hissettiği ses ötesi kullanıyor.

öte
beyond

When I have finished writing the letter, I will take you to the lake about two miles beyond the hill. - Ben mektubu yazmayı bitirdiğimde, seni yaklaşık olarak tepenin iki mil ötesindeki göle götüreceğim.

This work is beyond my grasp. - Bu iş benim kavramamın ötesindedir.

ötesi berisi
1. his goods and possessions. 2. here and there (on something or someone)
ötesi can sağlığı
(Konuşma Dili) (I've done what I could.) All I can do now is hope for the best!
ötesi var mı
(Konuşma Dili) 1. Stick that in your pipe and smoke it! 2. We can't hope for anything worse than this
ötesi what follows;
the rest
ötesi çıkmaz sokak
(Konuşma Dili) This plan (or way of doing things) will get you nowhere
öte
{e} above

Above and beyond this, he can read Hebrew. - Bunun ötesinde İbranice okuyabilir.

You must, above all, be faithful to your friends. - Her şeyin ötesinde arkadaşlarına sadık olmalısın.

kızıl ötesi
(Gıda) infrared
öte
the further side, the other side; the rest, the other; farther, further, beyond
öte
meta
duyu ötesi
(Tıp) extrasensory
duyu ötesi algı
(Pisikoloji, Ruhbilim) extrasensory perception
kızıl ötesi
(Askeri) infra-red
kızıl ötesi
(Otomotiv) ultraviolet
kızıl ötesi
(Fotoğrafçılık) infra red
modern ötesi
postmodern
normal ötesi
(Pisikoloji, Ruhbilim) paranormal
sahil ötesi platformları
(Coğrafya) offshore platform
ses ötesi
ultrasonic
ses ötesi
transonic
ufuk ötesi
(Askeri) over the horizon
ufuk ötesi
beyond-the-horizon
öte
past

The post office is just past the bank. - Postane tam bankanın ötesinde.

öte
far

Its modernization was far beyond my expectations. - Onun modernizasyonu beklentilerimin çok ötesindeydi.

They walked three miles farther. - Onlar üç mil öteye yürüdü.

kırmızı ötesi
infrared
sınır ötesi
Cross-border
Geliştirilmiş Kızıl ötesi görüşlü Hedefleme; amfibi görev kuvveti; Alkol, Tütün
(Askeri) Advanced Targeting FLIR; amphibious task force; Bureau of Alcohol, Tobacco and Firearms (TREAS)
avrupa ötesi
(Politika, Siyaset) trans-european
diğer; ufuk ötesi
(Askeri) other; over the horizon
elektro-optik-kızıl ötesi
(Askeri) electro-optical-infrared
etki ötesi
(Tıp) after-effect
kutup ötesi
transpolar
kızıl ötesi film
(Askeri) infra-red film
kızıl ötesi görüş
(Askeri) forward looking infra-red
kızıl ötesi mikroskop
(Tıp) infra red microscope
kızıl ötesi nem ölçer
(İnşaat) infrared moisture meter
kızıl ötesi radyasyon
(Otomotiv) ultraviolet radiation
kızıl ötesi tarayıcı
(Askeri) infra-red line scanning device
kızıl ötesi ışınlar
(Askeri) infra-red rays
kızıl ötesi ışınlar
(Tıp) infrared radiation
mor ötesi görüntü
(Askeri) ultraviolet imagery
odak ötesi uzunluğu
(Askeri) hyperfocal distance
ruhbilim ötesi
parapsychology
sınır ötesi
transfrontier
sınır ötesi etkisi
(Hukuk) cross-border impact
sınır ötesi gözleme
(Hukuk) cross-border observation
sınır ötesi güvenlik kuşağı
(Hukuk) crossborder security zone
sınır ötesi izleme
(Hukuk) cross-border surveillance (by placing a tracking device on a vehicle or a person)
sınır ötesi operasyonlar
(Hukuk) cross-border operations
sınır ötesi takip
(Hukuk) (sıcak) cross-border pursuit, hot pursuit
ufuk ötesi dağılmış radyasyon radarı
(Askeri) over-the-horizon backscatter (radar)
ufuk ötesi hedef tespiti
(Askeri) over-the-horizon targeting
ufuk ötesi lojistik hizmeti
(Askeri) logistics over-the-shore
ulus-ötesi hukuk
(Hukuk) transnational law
yeniden yerleştirilebilir ufuk ötesi dağılma radarı
(Askeri) relocatable over-the-horizon backscatter radar (USN)
öte
the other side

Sami was on the other side. - Sami öteki taraftaydı.

öte
over
öte
trans
öte
other, yonder, far (side)
öte
the further side of, the other side of
öte
further
Turkish - Turkish

Definition of ötesi in Turkish Turkish dictionary

ötesi berisi
Tartışılacak, konuşulacak yanı
ötesi berisi
Neyi varsa, bütün eşyaları
ötesi berisi
Çeşitli yerleri veya şeyleri
DOĞA ÖTESİ
(Osmanlı Dönemi) Bak: Metafizik
doğa ötesi
Duyularımızla algılayamadığımız varlıkların sebeplerini ve temellerini araştıran felsefe, fizik ötesi, metafizik
doğa ötesi
Akıl ve sezgiyle elde edilen ilk ilkeleri veya mutlak bilgiyi konu alan felsefe, fizik ötesi, metafizik
doğa ötesi
Bu felsefeyle ilgili olan
fizik ötesi
Doğa ötesi
kızıl ötesi
Işık tayfında kırmızı alanın ötesindeki alanda yayılmış ısı ışınlarından oluşan, gözle görülmeyen ışınım, enfraruj
mor ötesi
Gözle görülmeyen, dalga boyları yaklaşık 4000 angströmle 200 angström arasında olan, mor ışının ötesinde yer alan, yapay olarak da elde edilip tıpta kullanılan bir ışınım, ultraviyole
ruh ötesi
Ruhlarla ilişki kurma, gelecekten haber verme gibi ruh biliminin kapsamına girmeyen ve onun dışında incelenen olayları kapsayan (alan), metapsişik
sınır ötesi
Ülke sınırlarının dışı
Öte
mavera
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera: "Köşklerin biraz ötesinde köy kulübelerine benzer derme çatma evler görülürdü."- R. E. Ünaydın
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan
öte
Daha fazla, çok
öte
Bir şeyin arkadan gelen bölümü
öte
Bulunulan yere göre karşı yanda olan: "Evimizin bir yanı bahçe, öte yanı sokaktı."- M. Ş. Esendal
öte
Daha uzak
öte
Konuşanın temel olarak aldığı bir şeyden daha uzak olan yer veya şey, mavera
öte
Daha fazla, çok: "Güzel olduğu pek iddia edilmezdi ama, güzellikten de öte güçlü bir çekiciliği vardı."- H. Taner
ötesi
Favorites