The importance of music is underrated.
- Müziğin önemi küçümsenmiştir.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
Did that have any special significance?
- Onun herhangi özel bir önemi var mıydı?
Your blade... Do you know its significance?
- Senin kılıcın. Onun önemini biliyor musun?
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemenin önemi yok.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
I think the consequences are fairly significant.
- Sonuçların oldukça önemli olduğunu düşünüyorum.
He put great emphasis on this point.
- Bu konuya çok önem verdi.
He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth.
- Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.
Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools.
- Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.
A considerable amount of money was appropriated for the national defense.
- Önemli miktarda para ulusal savunma için tahsis edilmiştir.
Travelling causes a significant amount of pollution.
- Seyahat etmek önemli miktarda kirliliğe neden olur.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
The problem is important on that account.
- Sorun, o nedenle önemlidir.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
That's the least of our problems at the moment.
- Bu, şu an için sorunlarımız arasında en önemsiz olanı.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
The teacher stressed the importance of daily practice.
- Öğretmen günlük çalışmanın önemini vurguladı.
He laid stress on the importance of being punctual.
- Dakik olmanın önemine vurgu yaptı.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
An important characteristic of steel is its strength.
- Çeliğin önemli bir özelliği onun gücüdür.
An important quality of steel is its strength.
- Çelik hakkında önemli bir kalite onun gücüdür.
Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions.
- Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.
Recycling paper is very important.
- Kâğıdı geri dönüştürmek çok önemlidir.