He put emphasis on the importance of the exercise.
- O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.
They know the importance of protecting the earth.
- Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.
Today I will be speaking about the significance of sports in modern society.
- Bugün modern toplumda sporun önemi hakkında konuşacağım.
It doesn't have any significance.
- Bunun herhangi bir önemi yok.
That's interesting, but not important.
- Bu ilginç ama önemli değil.
Tom brought up an interesting point during the meeting.
- Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
They're of no consequence.
- Onların hiç önemi yok.
It is important to emphasize that the consequences are not the same.
- Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.
He put great emphasis on this point.
- Bu konuya çok önem verdi.
We should not place too much emphasis on money.
- Paraya çok fazla önem vermemeliyiz.
Moral values are important in society.
- Ahlaki değerler toplumda önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
The amount of money we collected was insignificant.
- Topladığımız paranın miktarı önemsizdi.
Mushrooms contain significant amounts of minerals.
- Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.
I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice.
- Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.
The problem is important on that account.
- Sorun, o nedenle önemlidir.
Such a thing is of no account.
- Böyle bir şey hiç önemli değil.
Intonation is very important. It can completely change the meaning.
- Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.
The teacher stressed the importance of taking notes.
- Öğretmen not almanın önemini vurguladı.
There were important notes in that notebook.
- O not defterinde önemli notlar vardı.
The most precious thing in life is moments.
- Hayattaki en önemli şey anlardır.
We shared happy and important moments.
- Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.
Tom is under considerable stress.
- Tom önemli stress altında.
He laid stress on the importance of being punctual.
- Dakik olmanın önemine vurgu yaptı.
His opinions carry weight.
- Onun fikirleri önemlidir.
Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain.
- Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.
Scientists regard the discovery as important.
- Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.
We regard him as an important man.
- Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.
In judo, technique is more important than strength.
- Judoda teknik, güçten daha önemlidir.
They confirmed the importance of strengthening global precautions in order to prevent devastating losses.
- Onlar yıkıcı kayıpları önlemek için küresel önlemlerin güçlendirilmesinin önemini doğruladılar.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.