önemi

listen to the pronunciation of önemi
Turkish - English
in significance
mattered
önem
importance

The importance of music is underrated. - Müziğin önemi küçümsenmiştir.

They know the importance of protecting the earth. - Dünyayı korumanın önemini biliyorlar.

önem
(Hukuk) significance

It doesn't have any significance. - Bunun herhangi bir önemi yok.

The familiar place had a new significance for her. - Tanıdık bir yer onun için yeni bir öneme sahipti.

önemi olmak
count
önemi olmak
to matter
önemi olmak
matter
Önemi yok
Never mind, It makes no odds
önemi olmak
import
önemi olmak
weigh
önemi yok
it makes no matter
önemi yok
no matter

No matter what you do, you have to do your best. - Ne yaparsan yap önemi yok, elinden geleni yapmak zorundasın.

No matter what I tried, Ken wouldn't do what I told him to do. - Ne kadar çabalarsam çabalayayım önemi yok, Ken ona yapmasını söylediğim şeyi yapmadı.

önemi yok
it doesn't matter

It doesn't matter what I believe. - Neye inandığımın önemi yok.

It doesn't matter whether you answer or not. - Cevap verip vermemenin önemi yok.

önemi yok
(Konuşma Dili) It doesn't matter./It's not important
önem
{i} interest

That's interesting, but not important. - Bu ilginç ama önemli değil.

Tom brought up an interesting point during the meeting. - Tom toplantı sırasında önemli bir konudan bahsettti.

önem
magnitude
önem
{i} matter

It doesn't matter what he said. - Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.

It doesn't matter when you come. - Ne zaman geldiğin önemli değil.

önem
{i} consequence

They're of no consequence. - Onların hiç önemi yok.

It is important to emphasize that the consequences are not the same. - Sonuçların aynı olmadığını vurgulamak önemlidir.

önem
emphasis

He put great emphasis on this point. - Bu konuya çok önem verdi.

He put emphasis on the importance of the exercise. - O, egzersizin önemi üzerine vurgu yaptı.

önem
severity
önem
value

If we’re truly a nation of family values, we wouldn’t put up with the fact that many women can’t even get a paid day off to give birth. - Eğer gerçekten aile değerlerine önem veren bir milletsek, çoğu kadının doğum yapmak için ücretli izin bile alamadığı gerçeğine katlanmazdık.

Television could be an important source of culture, and its educational broadcasts are valued in many schools. - Televizyon önemli bir kültür kaynağı olabilir, ve eğitim yayınlarına birçok okulda değer verilmektedir.

önem
{i} amount

Mushrooms contain significant amounts of minerals. - Mantarlar önemli miktarda mineral içerirler.

It's a substantial amount of money. - O önemli miktarda bir para.

önem
{i} accent
önem
{i} stature
hayati önemi olan
fateful
onun önemi yok
it is neither here nor there
önem
heed

I realized that I had grown up when I started heeding my parents' advice. - Ben ailemin tavsiyesini önemsemeye başladığımda büyüdüğümü fark ettim.

önem
substance
önem
heftiness
önem
noteworthiness
önemi yok
of no consequence
önemi yok
neither here nor there
önem
{i} account

Such a thing is of no account. - Böyle bir şey hiç önemli değil.

The problem is important on that account. - Sorun, o nedenle önemlidir.

önem
immediacy
önem
cruciality
önem
meaning

Intonation is very important. It can completely change the meaning. - Tonlama çok önemlidir. Anlamı tamamen değiştirebilir.

önem
note

There were important notes in that notebook. - O not defterinde önemli notlar vardı.

The teacher stressed the importance of taking notes. - Öğretmen not almanın önemini vurguladı.

önem
moment

I've got something more important on my mind at the moment. - Şu anda aklımda daha önemli bir şey var.

We shared happy and important moments. - Mutlu ve önemli anlarımızı paylaştık.

önem
urgency
önem
stress

Tom is under considerable stress. - Tom önemli stress altında.

The teacher stressed the importance of taking notes. - Öğretmen not almanın önemini vurguladı.

önem
weight

Sugary drinks have no nutritional value and contribute significantly to weight gain. - Şekerli içeceklerin hiçbir besin değeri yoktur ve kilo almaya önemli ölçüde etki ederler.

His opinions carry weight. - Onun fikirleri önemlidir.

önemi yok
it makes no odds
önemi yok
that makes no odds
artık önemi yok
it doesn't matter anymore
artık önemi yok
it's not important anymore
gereken önemi vermek
give the full treatment
gereken önemi vermeme
underestimation
hayati önemi olmayan şey
nonessential
hayati önemi olmayan şeyler
nonessentials
hiç önemi olmayan şey
no big deal
hiç önemi yok
it doesn't matter in the least
ne önemi var
What does it matter
paranın önemi yok
money is no object
tarihsel önemi olan
storied
önem
regard

We regard him as an important man. - Onu önemli bir insan olarak görüyoruz.

Scientists regard the discovery as important. - Bilim adamları keşfe önemli gözüyle bakıyor.

önem
strength

An important characteristic of steel is its strength. - Çeliğin önemli bir özelliği onun gücüdür.

It is important to strengthen the foundation. - Temeli güçlendirmek önemlidir.

önem
import

I have an important role. - Önemli bir rolüm var.

Terrorism is the most important factor for the division of a country and the creation of autonomous regions. - Terörizm, bir ülkenin bölünmesi ve ayrılıkçı bölgelerin oluşumu için en önemli faktördür.

önem
significancy
önem
consideration
önem
importance, emphasis, magnitude, consequence
önem
prominence
önem
substantiality
önem
gravity
önem
materiality
Turkish - Turkish
önemi
Favorites