The strong yen was a fatal blow to the company.
- Güçlü yen şirket için ölümcül bir darbeydi.
About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.
- Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir.
The tip of the spear was dipped in a deadly poison.
- Mızrağın ucu, ölümcül bir zehire batırıldı.
He fell a victim to a deadly disease.
- Ölümcül bir hastalığa kurban gitti.
All the passengers are in mortal danger.
- Bütün yolcular ölümcül tehlikedeler.
He was mortally wounded.
- O ölümcül bir biçimde yaralıydı.
He was mortally wounded.
- O ölümcül bir biçimde yaralıydı.
Tom was mortally wounded.
- Tom ölümcül yaralıydı.
Lying is forgivable when it is done by a doctor trying to give heart to a terminally ill patient.
- Yalan bir ölümcül hastaya kalbini vermeye çalışan bir doktor tarafından söylendiği zaman affedilebilir.
My grandfather succumbed to a terminal cancer this year.
- Dedem bu yıl ölümcül bir kansere yenik düştü.
Rabies is the deadliest disease on earth.
- Kuduz yeryüzündeki en ölümcül hastalıktır.
It's the deadliest city in America.
- Amerika'nın en ölümcül şehridir.