ölçerek

listen to the pronunciation of ölçerek
Turkish - English
measuring
past participle of to measure
the act or process of measuring; "the measurements were carefully done"; "his mental measurings proved remarkably accurate"
{i} taking of dimensions
Used in, or adapted for, ascertaining measurements, or dividing by measure
A measuring jug, cup, or spoon is specially designed for measuring quantities, especially in cooking
ölç
quantify
ölç
{f} measure

Many European kitchens have scales because dry ingredients are measured by weight there, unlike in America, where they are measured by volume. - Birçok Avrupa mutfakları orada kuru malzemeler tartıldığından dolayı bir teraziye sahiptir, Amerika'da tam tersine onlar hacimle ölçülmektedir.

We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam. - Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.

ölç
admeasure
ölç
{f} measured

Life is not measured by the number of breaths we take, but by the moments that take our breath away. - Hayat aldığımız nefes sayısıyla ölçülmez fakat nefesimizi kesen anlarla ölçülür.

The value of a good education cannot be measured in terms of money. - İyi bir eğitimin değeri para cinsinden ölçülemez.

ölç
{f} measuring

I wonder how a government would go about measuring gross national happiness. - Bir hükümetin gayri safi mutluluk ölçme hakkında nasıl hareket edeceğini merak ediyorum.

ׁWe're measuring the depth of the river. - Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.

ölç
{f} gauge

He wears a 6 gauge earring. - O bir 6 ölçü küpe takıyor.

This test will gauge your reading comprehension. - Bu test senin okuma kavrayışını ölçecek.

ölç
moderate

Taking moderate exercise will do you good. - Ölçülü egzersiz yapmak size iyi gelecektir.

Good health consists of proper eating and moderate exercise. - İyi sağlık düzgün beslenme ve ölçülü egzersizden ibarettir.

ölç
benchmark
ölçerek
Favorites