He taught himself French.
- Kendisine Fransızca öğretti.
While employed at the bank, he taught economics at college.
- Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
I know that you're a teacher.
- Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.
Are you a teacher? Yes, I am.
- Siz bir öğretmen misiniz? Evet, ben bir öğretmenim.
My driving instructor says I should be more patient.
- Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.
The story is at once interesting and instructive.
- Hikaye hem ilginç hem de öğretici.
All our teachers were young and loved teaching.
- Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
I am very tired from teaching.
- Öğretmekten çok yoruldum.
What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.
- Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı.
My father teaches English at a high school.
- Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.