öğretilmemiş

listen to the pronunciation of öğretilmemiş
Turkish - English
untaught
untutored
öğret
{f} taught

I was taught English by a foreigner. - Bana bir yabancı tarafından İngilizce öğretildi.

My mother taught me how to make osechi. - Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.

öğret
{f} teach

I will teach you to play chess. - Sana satranç oynamayı öğreteceğim.

I know that you're a teacher. - Sizin bir öğretmen olduğunuzu biliyorum.

öğret
{f} enlightened
öğret
instruct

Not all of the books are instructive. - Kitapların hepsi öğretici değil.

My driving instructor says I should be more patient. - Sürüş öğretmenim daha sabırlı olmam gerektiğini söylüyor.

öğret
{f} edifying
öğret
{f} teaching

He earns his living by teaching English. - Hayatını İngilizce öğreterek kazanıyor.

I am very tired from teaching. - Öğretmekten çok yoruldum.

öğret
edify
öğret
school

Tom always stays at school as late as the teachers allow him to. - Tom her zaman öğretmenler kendisine izin verdiği sürece geç saatlere kadar okulda kalır.

Didn't they teach you common sense as well as typing at the school where you studied? - Eğitim yaptığın okulda yazı yazmanın yanı sıra sağduyuyu öğretmediler mi?

öğret
schooling
öğretilmemiş
Favorites