A childhood illness left her blind.
- Bir çocukluk hastalığı onu kör bıraktı.
He is a childhood friend.
- O, bir çocukluk arkadaşıdır.
They laughed at the photograph of my boyhood.
- Çocukluk fotoğrafıma güldüler.
Tom Jackson was a boyhood hero of mine.
- Tom Jackson benim çocukluk kahramanımdı.