çizgide

listen to the pronunciation of çizgide
Turkish - English
on the line
On one of the lines marked on a playing field or court

The ball was on the line but the umpire ruled it out.

at risk (dependent upon success) in a contest or enterprise

I have a stalker, my life is on the line! - Gabrielle, from Desperate Housewives Season 3 episode 13.

on a level with the eye of the spectator; said of a picture, as hung in an exhibition of pictures
Calling on the telephone

I have John on the line for you.

(deyim) at great risk : "puts his future on the line by backing that policy"
(deyim) on the border between two categories
talking on the telephone
çizgi
line

The new line of dresses is from Paris. - Elbiselerin yeni çizgisi Paris'ten.

In a time-bound society time is seen as linear- in other words as a straight line extending from the past, through the present, to the future. - Zamana bağlı bir toplumda zaman lineer olarak görülür-yani geçmişten şimdiki zamana ve geleceğe doğru uzanan düz bir çizgi olarak.

çizgi
line; stripe, bar; dash; scratch, mark; (tende) furrow
çizgi
score
çizgi
dint
çizgi
demarcation
çizgi
ruler
çizgi
{i} grain
çizgi
hyphen
çizgi
dash

Tom made a dash for the front door. - Tom ön kapı için bir çizgi yaptı.

çizgi
stripe

They say a tiger never changes his stripes. - Onlara göre bir kaplan asla çizgilerini değiştirmez.

I would like to try the blue striped skirt. - Ben mavi çizgili eteği denemek istiyorum.

çizgi
stroke
çizgi
streak

This lucky streak won't last forever. - Bu şanslı çizgi sonsuza dek sürmeyecek.

çizgi
mark

On your marks, get set, go! - Çizgilerinize, hazırlanın, başlayın!

çizgi
furrow
çizgi
drawing

The boy spends hours drawing superhero comics. - Çocuk süper kahraman çizgi romanları çizerek saatler harcıyor.

The girl spends hours drawing superhero comics. - Kız süper kahraman çizgi romanları çizerek saatler harcıyor.

çizgi
scratch
çizgi
wheal
çizgi
line, boundary, limit
çizgi
line (of action or thought)
çizgi
part (in a person's hair)
çizgi
groove
çizgi
dash , line
çizgi
stria
çizgi
line, wrinkle, furrow
çizgi
bar
çizgi
scratch, scar; score
çizgi
stripe; stria, striation
çizgi
(cetvelle) ruling
çizgi
wale
çizgi
mark, dash
çizgi
band
çizgi
(Diş Hekimliği) linea
çizgi
flick
çizgi
serif
Turkish - Turkish

Definition of çizgide in Turkish Turkish dictionary

çizgi
Bir noktanın yürütülmesiyle oluşan biçim
Çizgi
hat
Çizgi
(Osmanlı Dönemi) CÜDDET
Çizgi
(Osmanlı Dönemi) HABÎKE
Çizgi
çizik
Çizgi
tahril
Çizgi
cızık
Çizgi
çizi
çizgi
Temel
çizgi
Çizilerek veya çeşitli yollarla oluşmuş iz, çizi, hat
çizgi
Yüz ve vücut hatlarının her biri
çizgi
Çizilerek veya çeşitli yollarla oluşmuş iz, çizi, hat, tahril: "Bu kâğıda üç çizgi çekti."- Ö. Seyfettin
çizgi
Temel: "Ben hayatımı yeniden ve bambaşka çizgiler üzerinde kuracağım."- A. İlhan
çizgi
Bir durumdan başka bir duruma atlanan, geçilen yer, sınır
çizgi
Yüz ve vücut hatlarının her biri: "Gözlerinin rengi, yüzünün çizgileri, boyu bosu bile değişmiyordu."- O. Rifat