çiftin

listen to the pronunciation of çiftin
Turkish - English
unconsummated
not consummated (especially of a marriage); "an unconsummated marriage can be annulled"
Not consummated
{s} not consummated, unfulfilled, incomplete
not consummated (especially of a marriage); "an unconsummated marriage can be annulled
çift
double

Justice in this country is a bit of a double standard: there is the justice of the poor and the justice of the rich. - Bu ülkede adalet biraz çifte standartlıdır: fakirlerin adaleti ve zenginlerin adaleti.

You're double-parked. - Çifte park etmişsiniz.

çift
pair

Father bought me a pair of gloves. - Babam bana bir çift eldiven aldı.

I've worn out two pairs of shoes this year. - Bu yıl iki çift ayakkabı eskittim.

çift
{i} couple

The young couple fell in love with each other very soon. - Genç çift çok kısa sürede birbirlerine âşık oldu.

The young couple went to Kyoto for fun. - Genç çift, eğlenmek için Kyoto'ya gitti.

çiftin teki
doublet
çift
even

Twelve is an even number. - On iki, çift bir sayıdır.

Tom can't even afford to buy a new pair of shoes. - Tom bir çift yeni ayakkabıyı bile satın almayı göze alamıyor.

çift
(sayı) even
çift
{s} dual

Tom has dual citizenship. - Tom'un çifte vatandaşlığı var.

Tom has a dual personality. - Tom'un çift kişiliği var.

çift
couple of

All Tom wanted was for Mary to play a couple of tunes on her ukulele. - Tom'un bütün istediği Mary'nin ukelede bir çift melodi çalmasıydı.

I always have a couple of beach towels in my car. - Arabamda her zaman bir çift plaj havlum var.

çift
pair of

I bought a pair of shoes. - Bir çift ayakkabı aldım.

I want to buy a pair of ski boots. - Ben, bir çift kayak botu satın almak istiyorum.

çift
team
çift
(Tıp) dipole
çift
duad
çift
di-
çift
dyad
çift
bi-
çift
couples of
çift
double, pair, couple
iki çiftin birlikte buluşması
double date
Çift
(Tıp) par

My parents also have a farm. - Ebeveynlerimin de bir çiftliği var.

There were a lot of young couples in the park. - Parkta birçok genç çift bulunuyordu.

Çift
(Tıp) bigeminus
çift
twin

I'd like a twin room, please. - Çift yataklı bir oda istiyorum lütfen.

çift
duplicate

Duplicates of this sentence have been deleted. - Bu cümlenin çiftleri silindi.

çift
bi
çift
married couple

They fight like an old married couple. - Onlar eski bir evli çift gibi kavga ediyorlar.

More and more married couples share household chores. - Gittikçe artan sayıda evli çift ev işlerini paylaşıyor.

çift
(Matematik) even (number)
çift
pair of animals (consisting of a male and a female)
çift
geminate
çift
binary
çift
dipl
çift
duple
çift
mate, one member of a pair: Bu ayakkabının çiftini kaybettim. I've lost the mate for this shoe
çift
watchmaking, print. pincers
çift
ambi

Sami and Layla were an ambitious young couple. - Sami ve Leyla hırslı bir genç çiftti.

çift
amphi
çift
duet
çift
diplo
çift
yoke
çift
pair: bir çift ayakkabı a pair of shoes
çift
conjugate
çift
double , dual , even
çift
team (of two animals): bir çift öküz a yoke of oxen
çift
brace
çift
double, dual; (sayı) even; double, pair; yoke; pincers
çift
{s} duplex
çift
diploid
çift
twi
çift
zygo
çift
till

He works on the farm from morning till night. - Sabahtan akşama kadar çiftlikte çalışıyor.

The farmer rose at sunrise and worked till sunset. - Çiftçi gün doğumunda kalktı ve gün batımına kadar çalıştı.

çift
di
çift
duo
Turkish - Turkish

Definition of çiftin in Turkish Turkish dictionary

Çift
(Osmanlı Dönemi) ZEVATA
Çift
(Osmanlı Dönemi) ŞEF'
çift
Küçük maşa veya cımbız
çift
Kara saban
çift
Toprağı sürmek için birlikte koşulan iki hayvan
çift
Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan
çift
Tipo baskıda metal harfleri dizerken kolaylık olsun diye kullanılan cımbıza benzer ince uçlu alet
çift
Bir erkek ve bir dişiden oluşan iki eş: "Kocası İtalyan, karısı Sırbistanlı olan bu çift ile araları pek iyi idi, ailece de görüşüyorlardı."- R. H. Karay
çift
Bir erkek ve bir dişiden oluşan iki eş
çift
Birbirini tamamlayan iki tekten oluşan (nesneler)
çiftin
Favorites