çifte

listen to the pronunciation of çifte
Turkish - English
double

Justice in this country is a bit of a double standard: there is the justice of the poor and the justice of the rich. - Bu ülkede adalet biraz çifte standartlıdır: fakirlerin adaleti ve zenginlerin adaleti.

There's definitely a double standard. - Kesinlikle çifte bir standart var.

double bareled gun
propelled by a pair of oars: üç çifte kayık a caique propelled by three pairs of oars
kick made by an animal using both of its hind feet at once
kick with both hind feet (horse)
paired, double; with two oars
double-barrel, double-barreled gun
shotgun
kick (horse)
double, made up of two identical parts: çifte gerdanlı double-chinned. çifte merdiven double stairway
dual

I want my children to have dual citizenship. - Çocuklarımın çifte vatandaşlığa sahip olmasını istiyorum.

Tom has dual citizenship. - Tom'un çifte vatandaşlığı var.

kick horse
tandem bicycle
twin
fowling piece
{i} kick

I hope this horse doesn't kick. - Bu atın çifte atmayacağını umuyorum.

kick with both hind feet
çifte standart
double standard
çifte (silah)
(Askeri) double barrel
çifte atan at
kicker
çifte atmak
to kick
çifte atmak
(for an animal) to kick (someone, something) using both of its hind feet at once
çifte birinci
double first
çifte birincilik ödülü
double first
çifte bozunma
double decomposition
çifte cezalandırma
(Hukuk) dual criminality
çifte devre
phantom circuit
çifte dikiş
slang 1. repeater (of a class). 2. repeating a class
çifte dirsek
double crank
çifte duyarlık
double precision
çifte dürbün
binoculars
çifte dürbün
field-glasses
çifte dışbükey
double convex
çifte freze
straddle mill
çifte gelen zarlar
doublets
çifte genlik
double amplitude
çifte gerdan
double chin
çifte gitmek
to go out to plow
çifte harf print
double letter, ligature
çifte kanca
sister hook
çifte kavrulmuş
1. Turkish delight that has a hard consistency and that has been cut into small pieces. 2. roasted almonds that have been glazed with sugar. 3. hard-boiled (person). 4. very experienced, (someone) who has seen a lot. 5. (someone) who has undergone a lot of suffering. 6. slang (student) who is repeating a class
çifte kayıt
dual recording
çifte kesinlik
double precision, long precision
çifte kontrol
double check

I just thought I should double check. - Sadece çifte kontrol yapmam gerektiğini düşündüm.

çifte kontrol etmek
double check
çifte koşmak
to hitch (an animal) to a plow team
çifte koşulmuş öküz
span
çifte koşum
double-harness
çifte kumrular
two inseparable chums
çifte kürekli
pair oar
çifte mesai
double time
çifte minare
pair of minarets, twin minarets
çifte namlulu
double-barrelled
çifte namlulu tüfek
double bareled gun
çifte parketmiş
double parked
çifte rezervasyon
double booking
çifte rezervasyon yapmak
double book
çifte sağrılı çatı
knee roof
çifte sigorta
double insurance
çifte soyadlı
double barreled
çifte uyrukluk, çifte vatandaşlık
(Hukuk) dual nationality
çifte vatandaşlık
dual nationality
çifte vergi
double taxation
çifte vergilendirme
double taxation
çifte yoğunluk
double density
çifte yoğunluk comp
double density
çifte yoğunluklu
double-density
çifte yıldız
double star
çifte çevreleme politikası
(Hukuk) dual (double) containment policy
çifte çukur
double concave
çifte ürün
(Denizbilim) double cropping
çifte şamdan
two-branched candelabrum
iki çifte kayık/ çifteli
rowboat with two pairs of oars
tohumu çifte kabuklu bitki
dicotyledon
Turkish - Turkish
İki namlulu av tüfeği
İkisi bir arada bulunan veya ikili: "Güzel sevme derler nasıl sevmeyim / Kaşlar arasında çifte benler var."- Karacaoğlan. Çift kürekli (sandal, kayık): "Valde Paşanın üç çifte kayığındaki gümüş kafes örmeli ve kenarları balık şeklinde yine gümüş saçaklı ihramı meşhurdu."- A. Ş. Hisar
İkisi bir arada bulunan veya ikili
Çift kürekli
At eşek tekmesi
At, eşek ve katırın arka ayaklarıyla vuruşu, tekme. İki namlulu av tüfeği: "Çifteler dolduruldu, horozlar çekildi, iki el silah atıldı."- O. V. Kanık
At, eşek ve katırın arka ayaklarıyla vuruşu, tekme
çifte standart
Kişiye veya duruma göre farklı davranışlarda bulunma, tutarlı olmama
çifte dikiş
Çift dikiş
çifte kavrulmuş
İki kez kavrulmuş (leblebi, nohut, çekirdek vb.)
çifte kavrulmuş
Pek pişkin (kimse)
çifte kavrulmuş
Bir çeşit sert ve ufak kesilmiş lokum
çifte kavrulmuş
Çok çile çekmiş (kimse)
çifte kıskaç
İkili kıskaca alma durumu
çifte nağra
Birbirine bağlı küçük iki dümbelekten oluşan çalgı
çifte standart
Çifte ölçü, ikili davranış veya tutum
çifte vatandaşlık
İki ayrı millet vatandaşlığına sahip olma
English - Turkish

Definition of çifte in English Turkish dictionary

çifte kavrulmuş
Double Roasted
çifte
Favorites