çelişme

listen to the pronunciation of çelişme
Turkish - English
contradiction
conflicting
discrepancy
{i} conflict
çelişmek
contradict
çelişme ilkesi log
principle of contradiction
çelişmek
conflict with
çelişmek
contrast with
çelişmek
disagree
çeliş
conflict with

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.

çeliş
contradict

No one dares to contradict his employer for fear of being fired. - Kovulma korkusundan kimse işvereni ile çelişmeye cüret edemez.

My life's a contradiction. - Hayatım bir çelişkidir.

çeliş
{f} conflicting

We have conflicting opinions on the matter. - Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.

Layla's conflicting testimony confused the court. - Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.

çelişmek
contrast
çeliş
{f} conflict

Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language. - Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.

His opinion is in conflict with mine. - Onun fikri benimkiyle çelişiyor.

çelişmek
conflict
çelişmek
be in contradiction with
çelişmek
to be in contradiction (with); to be mutually contradictory
çelişmek
to contradict, to contrast
çelişmek
belie
Turkish - Turkish
Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu
Birbirine ters olma, birbirini tutmama: "Fikirlerindeki çelişmeyi belirtip adamı kıskıvrak bir kapana sıkıştırır."- H. Taner. Önerme, yargı, kavram ve terimlerin birbirini tutmama durumu
Birbirine ters olma, birbirini tutmama
çelişmek
Birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, mütenakız olmak
çelişmek
Düşünce ve davranış birbirini tutmamak, birbirlerine ters düşmek, mütenakız olmak