My fluency is sufficient for many situations, but not for expressing my — often contradictory — emotions.
- Benim akıcılığım birçok durum için yeterlidir, fakat genellikle çelişkili durumlarımı ifade etmek için değil.
This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
- Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
I don't see it as a contradiction.
- Ben onu bir çelişki olarak görmüyorum.
My life's a contradiction.
- Hayatım bir çelişkidir.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
Native speakers can give you conflicting information about what is or is not correct in their language.
- Yerli konuşmacılar dillerinde doğru olan veya olmayan şey hakkında çelişkili bilgiler verebilirler.