Definition of çektirmek in Turkish English dictionary
- cause to draw
- serve
- subject
- visit
- grind down
- to have (someone, something) draw, haul, drag, or tug (something)
- grind out
- to have (someone) pull (something)
- grind
- to make (someone) suffer, cause (someone) to suffer
- torture
- inflict
- exhaust
- ultrason çektirmek
- to have an ultrasound scan
- çek
- cheque
Tom wrote Mary's name as the cheque payee.
- Tom çek alacaklısı olarak Mary'nin adını yazdı.
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
- acı çektirmek
- torment
I don't want to torment you any longer.
- Sana daha fazla acı çektirmek istemiyorum.
- fotoğraf çektirmek
- to have one's pho to taken
- fön çektirmek
- to get a salon blow dry
- hepsini çektirmek
- ladle out
- inflict pain acı çektirmek
- inflict
- çek
- drafting
- çek
- (Ticaret) check cheque
- çek
- draught
- çek
- (Otomotiv) non-return valve
- çek
- (Kanun) bill of exchange
- çektirme
- (Gıda) extrusion
- çek
- pull
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
When rain's fallen and the soil is moist, it becomes easier to pull out weeds.
- Yağmur yağarsa ve toprak nemli olursa, otları çekmek daha kolay olur.
- çek
- pull on
- çek
- {f} shrunk
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
- çek
- suffer from
He used to suffer from stomach aches.
- O, mide ağrılarından dolayı acı çekerdi.
Some people in the world suffer from hunger.
- Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.
- çek
- {f} shrinking
- çek
- drew
She drew the chair towards her.
- O sandalyeyi ona doğru çekti.
The card you drew was a red, wasn't it?
- Çektiğin kart bir kırmızıydı, değil mi?
- çek
- {f} haul
- çek
- draw away
- çek
- roll up
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
- çek
- pop
- çek
- shrink back
- çek
- acquittance
- çek
- attract
I find her appearance attractive.
- Onun görünümünü çekici bulurum.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- çek
- {f} hauling
- çektirme
- impregnation
- çektirme
- puller
- çektirme
- galliot
- çek
- yank
Stop yanking my hair, it hurts!
- Saçımı çekmeyi durdur, acıyor!
Tom gave the rope a yank.
- Tom halata ani bir çekiş verdi.
- Çektirme
- (Araçlar) jaw puller
- çek
- of check
- çek
- cheques
- çek
- inflect
In that language, adjectives and nouns are inflected for gender.
- O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.
- çektirme
- (Araçlar) gear puller
- acı çektirmek
- agonize
- acı çektirmek
- persecute
- acı çektirmek
- to grieve, to persecute, to torment, to distress
- azap çektirmek
- to torment
- diş çektirmek
- have a tooth out
- diş çektirmek
- to have a tooth out, to have a tooth pulled
- dokuma sırasında çektirmek
- preshrink
- el çektirmek
- to dismiss, to remove from a post
- el çektirmek
- divest smb. of
- elektro çektirmek
- to have one's electrocardiogram taken
- fotoğraf çektirmek
- to have one's photo taken
- işten el çektirmek
- to remove (someone) from office
- niyet çektirmek
- to make (a bird or rabbit) draw a slip of paper with a fortune written on it
- resim çektirmek
- have one's likeness taken
- saçımı kestirmek ve fön çektirmek istiyorum
- Please cut and blow dry my hair
- vesikalık fotoğraf çektirmek
- have one's portrait taken
- yıkayıp çektirmek
- full
- Çek
- (a) Czech
- Çek
- Czech, of the Czechs
- Çek
- {i} Czech
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
The flag of the Czech Republic is almost the same as that of the Philippines.
- Çek Cumhuriyeti'nin bayrağı Filipinler'inkiyle neredeyse aynıdır.
- Çek
- czechoslovak
- çek
- cheque, check
- çek
- written order from one party directing a bank to pay a specified amount of money to another party
- çek
- of the Czech Republic; of the former nation of Czechoslovakia
- çek
- native or resident of the Czech Republic; resident of the former nation of Czechoslovakia; check
- çek
- {i} check
He opened a checking account with the bank.
- O, bankada bir çek hesabı açtı.
I will pay for it by check.
- Ben onu çek ile ödeyeceğim.
- çek
- rollup
- çek
- lure
The music lured everyone.
- Müzik herkesin ilgisini çekti.
Tom lured us into a trap.
- Tom bizi bir tuzağa çekti.
- çek
- pull#on
- çek
- pullon
- çek
- drawaway
- çektirme
- pin puller
- çektirme
- galley; puller; impregnation
- çektirme
- hist. galleass, galliass
- çektirme
- having (someone, something) draw, haul, drag, or tug (something)
- çektirme
- having (someone) pull (something)
- çektirme
- galiot
- çektirme
- (Tekstil) uptake
- önceden çektirmek
- (dokuma) preshrink