çekmek(farsça)

listen to the pronunciation of çekmek(farsça)
Turkish - English

Definition of çekmek(farsça) in Turkish English dictionary

çekmek
suffer

To some life is pleasure, to others suffering. - Bazılarına göre hayat zevktir, diğerlerine göre acı çekmektir.

It is man's destiny to suffer. - Acı çekmek insanın kaderidir.

çekmek
pull

Tom didn't have the courage to pull the trigger. - Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.

Tom couldn't bring himself to pull the trigger. - Tom tetiği çekmek için kendini ikna edemedi.

çekmek
draw

Meanwhile, I want to draw your attention to a point. - Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.

She dropped her handkerchief on purpose to draw his attention. - O onun dikkatini çekmek için kasten mendilini düşürdü.

çekmek
withdraw

Many people use cash machines to withdraw money. - Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.

How much money you would like to withdraw? - Ne kadar para çekmek istersin?

acı çekmek
suffer

It is man's destiny to suffer. - Acı çekmek insanın kaderidir.

Man is destined to suffer. - Acı çekmek insanoğlunun alnına yazılmıştır.

geri çekmek
withdraw
burun çekmek
sniff
fazla para çekmek
overdraw
iple çekmek
look forward to
geri çekmek
retract
geri çekmek
draw back
çekici ile çekmek
tow
çekmek
to bear, endure, put up with, suffer (an illness, pain, sorrow, trouble, a troublesome person)
çekmek
tug
çekmek
draw on
çekmek
attract; pull over
çekmek
pull at
çekmek
stretch
çekmek
(Dilbilim) take out

I went to the bank to take out money. - Para çekmek için bankaya gittim.

Tom maxed out his three credit cards and had to take out a high interest loan to pay them off. - Tom, üç kredi kartının limitini aştı ve onları ödemek için yüksek faizli bir kredi çekmek zorunda kaldı.

çekmek
hoisting
çekmek
milk

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

çekmek
sustain
çekmek
draft
çekmek
pull on
çekmek
medicine
çekmek
beguile
çekmek
exposure
çekmek
pull over

We have to pull over. - Kenara çekmek zorundayız.

çekmek
drafting
çekmek
weigh
çekmek
touse
çekmek
pull along
çekmek
unfurl
çekmek
support
çekmek
lead
çekmek
draught
çekmek
drink

Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant. - İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.

çekmek
put up with
çekmek
siphon off
çekmek
lure
çekmek
take

I went to Nagano to take pictures of the mountains covered with snow. - Karla japlı dağların resimlerini çekmek için Nagano'ya gittim.

Jane went to the bank to take out some money. - Jane biraz para çekmek için bankaya gitti.

çekmek
appeal
çekmek
contract
çekmek
(Ticaret) shrinkage
çekmek
suck in
çekmek
pull in
çekmek
stand
çekmek
wrench
çekmek
tense
çekmek
draw away
çekmek
last
çekmek
(Kanun) accite
çekmek
enthrall
çekmek
arrest
çekmek
broach
çekmek (baca)
draw
çekmek (dikkat/ilgi)
draw
çekmek (foto)
take
çekmek (silah)
draw
çekmek (sıkıntı)
undergo
çekmek
abide
çekmek
to weigh, have a weight of; to weigh, measure the weight of
çekmek
(for cloth) to shrink
çekmek
to grind (coffee, etc.)
çekmek
inhale
çekmek
bear; shrink; tow
çekmek
to send (someone) (an official notice, a telegram, a fax)
çekmek
(bayrak) hoist
çekmek
to pull

We have to pull the weeds. - Biz yabani otları çekmek zorundayız.

Tom didn't have the courage to pull the trigger. - Tom'un tetiği çekmek için cesareti yoktu.

çekmek
to withdraw (money) from (a bank)
çekmek
gram. to conjugate (a verb); to decline (a noun)
çekmek
drag
çekmek
to draw (water) from (a well)
çekmek
carry
çekmek
to get (someone) to give up (a bad habit)
çekmek
absorb

Absorbing information on the internet is like drinking water from a fire hydrant. - İnternette bilgi çekmek yangın musluğundan su içmek gibidir.

çekmek
to distill
çekmek
(for an animal) to pull, draw (a vehicle)
çekmek
(bandıra) pull up
çekmek
to give (someone) (a beating)
çekmek
go to scale at
çekmek
bear with
çekmek
(yayın) receive
çekmek
charm
çekmek
(for someone) to inhale, breathe in, inspire (air, smoke); (for a machine, an opening) to suck in, pull in, draw in (air, smoke, a liquid)
çekmek
shrink
çekmek
scale in
çekmek
to withdraw (a product) from (a market)
çekmek
to manage (people)
çekmek
slang to drink, down (an alcoholic beverage)
çekmek
to draw (a weapon)
çekmek
(for a chimney) to draw
çekmek
(çorap vb.) stretch
çekmek
(for one person) to resemble, take after (another)
çekmek
to give (something) (a coat of paint)
çekmek
to build (a fence, a wall, a barrier); to string up (a curtain)
çekmek
slang (for one player or team) to score (points, goals) against (another player or team)
çekmek
to apply (kohl) to
çekmek
to take (a harvest) from (the fields) to (a granary, a storehouse)
çekmek
to deliver, make (a speech)
çekmek
to draw (lots, chances) (in a lottery)
çekmek
to hoist (a flag)
çekmek
(for a month) to be (a specified number of days) long; (for one place) to be (a specified amount of time) away from (another)
çekmek
brook
çekmek
sip
çekmek
hold
çekmek
to tow
çekmek
tow away; take after
çekmek
go through

Love is like the measles; we all have to go through it. - Aşk kızamık gibidir, hepimiz onu çekmek zorundayız.

çekmek
to clear (goods) through (customs)
çekmek
to draw; to haul, drag, tug
çekmek
to sew (something) on (a sewing machine)
çekmek
captivate
çekmek
(dikkat) arrest
çekmek
scale out
çekmek
to get things running smoothly in (a place)
çekmek
to pull; to draw; to drag; to haul, to tug, to lug; to tow; to withdraw; to hoist; to extract; to carry; to support; (silah vb.) to draw, to pull out; to suffer, to undergo; to bear, to endure, to abide, to put up with; to absorb, to inhale; to shrink; to" " içmek; (resim) to take; (kahve, vb.) to grind" " öğütmek; (film) to shoot; (bayrak) to run up; (ilgi, dikkat) to catch; to conjugate, to decline; to weigh; to attract; to magnetize; to charm, to captivate, to appeal, to beguile; to distil; (kablo, vb.) to lay" " döşemek; (dayak, vb.) to give; to give a meaning, to interpret; to last, to take; to drive; to put on, to wear, to pull on, to draw on" " giymek; (boya) to apply
çekmek
to put (one animal) together with (another) so that they will mate
çekmek
to interrupt (someone's words) in (a specified way)
çekmek
to attract, draw
çekmek
(silah) up with
çekmek
to give (a banquet)
çekmek
run up
çekmek
to bear (an expense)
çekmek
engross
çekmek
to run, manage (a place)
çekmek
to pull, extract (a tooth)
çekmek
(kürek) toss
çekmek
(zorlukla) claw
çekmek
(fiil) conjugate
çekmek
slang to fill (a specified number of glasses) with (tea, beer, etc.) (used by waiters and barmen): İki çay çek! Give me two teas!
çekmek
undergo
çekmek
to repair a run in (a woman's silk or nylon stocking)
çekmek
slang to hit, sock (someone): Yüzüne öyle bir çekerim ki! I'll give you a wallop you won't forget! Çek!/ Çek arabanı! (Konuşma Dili) Clear out!/Get out! çekip çekiştirmek to backbite (someone). çekip çevirmek
çekmek
to take (a photograph); cin. to shoot (a movie)
çekmek
to draw (a line)
çekmek
catch

She wears dotted gowns to catch attention. - O, dikkat çekmek için puantiyeli elbise giyer.

Man is the only creature that consumes without producing. He does not give milk, he does not lay eggs, he is too weak to pull the plough, he cannot run fast enough to catch rabbits. - İnsan, üretmeden tüketen tek yaratıktır. Süt vermez, yumurtlamaz, pulluğu çekmek için çok zayıf, tavşanları yakalamak için yeterince hızlı koşamaz.

çekmek
to support, bear, take, carry (a weight, a load): Bu sütun o ağırlığı çekmez. This pillar won't carry that weight
çekmek
(bıçak) whisk
çekmek
to straighten (someone) out; to set (someone's house) in order. çekip gitmek to leave, clear out; to slip away. Çekiver kuyruğunu! slang Forget about him/her/them (as he/she/they will be of no use to you)! çekeceği olmak (for someone, something) to be a real pain for, make life unpleasant for (used only to refer to the future): Ondan çekeceğimiz var! He's going to be a real pain!
çekmek
draw off
çekmek
pull away
çekmek
to pull on (one's boots, trousers)
çekmek
to lay (a cable); to stretch, string up (a wire, a rope)
çekmek
(ağırlık) turn the scale at
çekmek
magnetize
çetele çekmek/tutmak
to keep a tally
ilgisini çekmek
appeal
kenara çekmek
pull over

We have to pull over. - Kenara çekmek zorundayız.

sorguya çekmek
interrogate
ilgisini çekmek
interest
set çekmek
stem
dikkat çekmek
stand out
burnunu çekmek
sniff
temize çekmek
to make a fair copy of (a piece of writing)
kürek çekmek
row

We went to the lake to row a boat. - Kürek çekmek için göle gittik.

nefes çekmek
suck
acı çekmek
in pain

Nobody wants to be in pain. - Kimse acı çekmek istemez.

acı çekmek
feel sorrow
acı çekmek
sorrow
astar çekmek
to prime
başka yöne çekmek
divert
besiye çekmek
fatten
dikkat çekmek
point out

Sorry, but I want to point out a few errors. - Üzgünüm ama birkaç hataya dikkat çekmek istiyorum.

dikkat çekmek
attract attention

Don't do anything to attract attention to yourself. - Kendinize dikkat çekmek için bir şey yapmayın.

Tom likes to attract attention. - Tom dikkat çekmekten hoşlanıyor.

dikkatini çekmek
point out

Before we begin, I'd just like to point out to everyone that we have to be very careful not to break anything. - Biz başlamadan önce, bir şey kırmamak için çok dikkatli olmamız gerektiği konusunda herkesin dikkatini çekmek istiyorum.

doğum sancısı çekmek
labor
fotokopi çekmek
xerox
fotoğraf çekmek
take a picture
fotoğraf çekmek
to take a photograph
ilgi çekmek
to attract attention

Children often cry just to attract attention. - Çocuklar bazen sırf ilgi çekmek için ağlarlar.

ilgisini çekmek
intrigue
ilgisini çekmek
attract smb.'s attention
içine çekmek
to breathe in, inhale
kenara çekmek
pull off
kura çekmek
to draw lots
kuvvetle çekmek
haul
kürek çekmek
paddle
rest çekmek
1. to stake all one's money on one gamble. 2. to set forth one's final opinion in scathing terms
röntgen çekmek
x-ray
sağa çekmek
pull up
sifonu çekmek
flush
sıkıntı çekmek
have troubles
sınır çekmek
demarcate
telgraf çekmek
telegraph
fotoğrafını çekmek
photograph
para çekmek
withdraw

I'd like to withdraw some money. - Biraz para çekmek istiyorum.

Many people use cash machines to withdraw money. - Pek çok insan para çekmek için nakit para çekme makineleri kullanıyor.

(nefes) içine çekmek
inspire
(sıkıntı) çekmek
undergo
-e çekmek
take after
acı çekmek
pain

Nobody wants to be in pain. - Kimse acı çekmek istemez.

acı çekmek
feel pain
acı çekmek
suffer agony
acı çekmek
to be in pain

Nobody wants to be in pain. - Kimse acı çekmek istemez.

acı çekmek
grieve
acı çekmek
feel distress
ad çekmek
draw lots
ah çekmek
sigh
ah çekmek
heave a sigh
aniden çekmek
yank
aniden çekmek
jerk
ayar çekmek
adjust
ayar çekmek
regulate
ayar çekmek
set
ayar çekmek
fix
bayrak çekmek
hoist the flag
birden hızla çekmek
yank
birdenbire çekmek
twitch
birdenbire çekmek
jerk
boya çekmek
shoot up
boynuz çekmek
cup
dem çekmek
drink
dem çekmek
booze
dert çekmek
suffer
dikkat çekmek
attract notice
dikkat çekmek
draw attention

Layla likes to draw attention to herself. - Leyla kendisine dikkat çekmekten hoşlanıyor.

She wears flamboyant clothes to draw attention. - O, dikkat çekmek için süslü giysiler giyer.

dikkat çekmek
remark
diş çekmek
pull out
diş çekmek
extract
diş çekmek
pull out a tooth
Turkish - Turkish
keş
çekmek
Bir amaçla ortadan kaldırmak
çekmek
Sıkıştırmak
çekmek
Sürmek
çekmek
Yürütmek, sürmek
çekmek
Protesto, poliçe, çek vb. düzenleyip yürürlüğe koymak
çekmek
Yürütmek, sürmek: "Aheste çek kürekleri mehtap uyanmasın."- Y. K. Beyatlı
çekmek
Boya, badana vb. sürmek
çekmek
Daralıp kısalmak
çekmek
Bir duyguyu içinde yaşatmak: "Ona yanıyorum, onun hasretini çekiyorum."- R. H. Karay. İçki içmek: "Çok kimse rakısını bağında çekiyordu."- F. R. Atay
çekmek
Hoşa gitmek, sarmak
çekmek
Öğütmek
çekmek
Asmak: "Açıkta durduk
çekmek
Bir kimseyi veya bir şeyi geri almak
çekmek
Emip dışarıya çıkarmak
çekmek
İyice pişmiş duruma gelmek
çekmek
Germek
çekmek
Kayığa tehlike bayrakları çektik."- Halikarnas Balıkçısı
çekmek
İmbik yardımı ile elde etmek
çekmek
Geri almak
çekmek
Tıpkısını yazmak veya çizmek
çekmek
Düzenleyip yürürlüğe koymak
çekmek
Güç durumlara dayanmak, katlanmak: "Yalnız bende meçhul bir hastalık vardı
çekmek
Sekiz yaşından beri çekiyordum."- P. Safa
çekmek
Taşıma gücü olmak
çekmek
Yollamak
çekmek
Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak
çekmek
Bir yerden başka bir yere taşımak
çekmek
Atmak, vurmak
çekmek
İçki içmek
çekmek
Asmak
çekmek
Masrafını karşılamak, masrafını çekmek, ikramda bulunmak: "Beni lokantasına götürdü, âlâ bir öğle yemeği çekti."- H. E. Adıvar
çekmek
Bir şeyin içyüzünü anlamak amacıyla bir kimseyi sıkıştırmak
çekmek
Bırakmak, koymak
çekmek
Bir kimse ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek: "Yeğeninin ona çeken tek yanı yoktur."- T. Buğra
çekmek
Ağırlığı olmak
çekmek
Dayanmak, katlanmak
çekmek
Dikkat, ilgi vb.ni üzerine toplamak: "Bu kadın iyi terzi elinden çıkmış koyu renk elbiseleri içinde biçimli vücuduyla az sonra dikkati çeker."- R. H. Karay
çekmek
Bir duyguyu içinde yaşatmak
çekmek
Örtmek, giymek
çekmek
Dişi hayvanı çiftleşmek için erkeğin yanına götürmek
çekmek
Herhangi bir engel kurmak: "Derenin kış yaz kurumayan suları böğürtlen fidanlarını yükseltmiş, iki tarafa yemiş dolu bir koyu çit çekmiş."- R. H. Karay. Şans denemek amacıyla hazırlanmış kâğıtlardan birini almak: "Birisi niyet çeksin de biz de bir lokma bir şey yiyelim diye bekleşiyorlar."- S. F. Abasıyanık. İmbik yardımı ile elde etmek. Çizgi durumunda uzatmak: "Kirpiğine sürme çek / Kına yak parmağına."- F. N. Çamlıbel
çekmek
Söylemek: "Bir nutuk çekmeğe başlarken birdenbire yutkunmuş susmuştu."- Y. K. Beyatlı
çekmek
Ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek
çekmek
Solukla içine almak
çekmek
Herhangi bir anlama almak. Örtmek, giymek: "Yorganınızı başınıza çeker ve uykunuza devam edersiniz."- R. H. Karay
çekmek
Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek
çekmek
Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek: "Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı."- R. N. Güntekin
çekmek
Taşıtı bir yere bırakmak, koymak
çekmek
Üzerinde bulunan bir silâhla saldırmak için davranmak
çekmek
Üzerine toplamak
çekmek
Hamur vb. iyice pişmiş duruma gelmek
çekmek
Kaçan ilmeği örmek
çekmek
Döşemek
çekmek
Yollamak: "Çektikleri telgrafı babasıyla annesi, bakalım, alabilecekler mi?"- A. İlhan
çekmek
Tedavi amacıyla şişe, vantuz, sülük vb.ni uygulamak
çekmek
Masrafını karşılamak, masrafını çekmek, ikramda bulunmak
çekmek
İçine almak, emmek
çekmek
Bir yerden bir şeyi yukarı doğru almak
çekmek
Demir attık
çekmek
Çizgi durumunda uzatmak
çekmek
Yüklenmek, üzerine almak, etkisi altında bulunmak
çekmek
Herhangi bir engel kurmak
çekmek
Bir şeyi emip dışarıya çıkarmak
çekmek
Yüklenmek, üzerine almak, etkisi altında bulunmak: "Senin yüzünden bir hâl olursa, azabını ömrün boyunca çekersin, ağabey..."- H. Taner
çekmek
Herhangi bir anlama almak
çekmek
Tedavi amacıyla uygulamak
çekmek
Solukla içine almak: "Beş defa yutkunup üç defa burnunu çektikten sonra anlattı."- B. R. Eyuboğlu. Üzerinde bulunan bir silahla saldırmak için davranmak: "Elindeki tabancayı tetiğine basmak için yeni çekivermiş gibiydi."- T. Buğra
çekmek
Yol, ay sürmek: "Sevmediğim ayların çoğu otuz bir çeker, uzundur."- B. Felek
çekmek
Tartıda ağırlığı olmak: "Tartsaydınız kırk, kırk beş kilodan fazla çekmezdi."- P. Safa
çekmek
Söylemek
çekmek
Germek. İçine almak, emmek
çekmek
Görüntüyü bir aletle özel bir nesne üzerinde tespit etmek
tombala çekmek
(Atasözü) elini cebinin ya da iç çamaşırının içine sokarak karıştırmak
başı çekmek
Herhangi bir konuda önde gitmek, önayak olmak: "Hacı Reşit'in dükkânında post kuran orta yolcular arasında Muallim Naci başı çeker."- S. Birsel
pati çekmek
tekerlekleri patinaj yaptırmak
çekmek(farsça)
Favorites