Definition of çekirdeklenme in Turkish English dictionary
- nucleation
- the first stage of a phase transition in a small region
- A process in a physical system, or a mathematical model such as a cellular automaton or a statistical model, whereby a bubble or other structure appears spontaneously at a random or unpredictable spot
- The process of forming a central point about which matter is gathered (CMD 1997)
- Initiation of ice crystal formation, by physical or chemical methods, in undercooled water or aqueous solutions
- the formation of cell nuclei
- Initiation of a phase transformation at discrete sites, the new phase growing from nuclei
- the process by which substances gather around a central point, or nucleus
- the initial stage in a phase transformation; it is evidenced by the formation of small particles (nuclei) of the new phase which are capable of growing
- {i} formation of a nucleus
- Also termed grafting or implantation Process of inserting a hard bead nucleus or piece of soft mantle tissue into a mollusc body or mantle of the mollusc The nucleus or mantle tissue serves as the 'seed' to irritate the mollusc to produce a pearl
- the initial stage in a phase transformation It is evidenced by the formation of small particles (nuclei) of the new phase, which are capable of growing O
- process by which a gas interacts and combines with droplets See homogenous nucleation
- çekirdek
- kernel
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
-Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
Linux is not an operating system, but only a kernel.
-Linux bir işletim sistemi değil yalnızca bir çekirdektir.
- çekirdek
- core
- çekirdek
- sunflower seed
- çekirdek
- {i} stone
- çekirdek
- seed
There are seedless grapes and seedless watermelons. I wonder if there are seedless mangoes.
-Çekirdeksiz üzüm ve çekirdeksiz karpuz var. Merak ediyorum çekirdeksiz mango var mı?
Are there seedless watermelons?
-Çekirdeksiz karpuzlar var mı?
- çekirdek
- nucleus
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
-Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
A comet has a distinct center called a nucleus.
-Bir kuyruklu yıldızın çekirdek denilen ayrı bir merkezi vardır.
- çekirdek
- edible sunflower seed
- çekirdek
- (Askeri) bullet
- çekirdek
- middle third
- çekirdek
- germ
- çekirdek
- bean
He is roasting coffee beans.
-O, kahve çekirdeklerini kavuruyor.
Mame uses a coffee mill to grind coffee beans.
-Mame kahve çekirdeklerini öğütmek için kahve değirmeni kullanır.
- çekirdeklenmek
- nucleate
- çekirdek
- {i} pit
- çekirdek
- to the core
- çekirdek
- quorum
- çekirdek
- a core
- heterojen çekirdeklenme
- heterogeneous nucleation
- homojen çekirdeklenme
- homogeneous nucleation
- çekirdek
- formerly grain (goldsmith's weight)
- çekirdek
- cystoblast
- çekirdek
- roasted pumpkin seed; roasted sunflower seed
- çekirdek
- pip, seed, stone (of a fruit or vegetable)
- çekirdek
- core memory
- çekirdek
- (meyve) stone
- çekirdek
- hard core
- çekirdek
- kernel , nucleus , core (memory)
- çekirdek
- hard pan
- çekirdek
- pip, seed, stone; nucleus; edible sunflower seed
- çekirdek
- comp. core
- çekirdek
- middle-third
- çekirdek
- barysphere
- çekirdek
- pippin
- çekirdeklenmek
- for the seeds or stone of (a fruit or vegetable) to assume their/its mature form
- çekirdeklenmek
- to nucleate
Related Terms
Definition of çekirdeklenme in Turkish Turkish dictionary
- Çekirdeklenmek işi
- Çekirdek
- (Osmanlı Dönemi) ACEM
- Çekirdek
- (Osmanlı Dönemi) UCAM
- çekirdek
- Yenmek için satılan kabak veya ayçiçeği çekirdeği: "Şimdi bir sinemada kabak çekirdeği yiyorlar."- S. F. Abasıyanık
- çekirdek
- Dirilbilimsel gözenin ortasında, özellikle kalıtımı yöneten nesnecik
- çekirdek
- Kuyumculukta kullanılan ve beş santigrama eşit olan ağırlık ölçüsü
- çekirdek
- Atom çekirdeği
- çekirdek
- Bir hücrenin merkezini oluşturan cisimcik
- çekirdek
- Yenmek için satılan kabak veya ayçiçeği çekirdeği
- çekirdek
- Bir nesnenin en iç kısmındaki bölümü
- çekirdek
- Bir şeyin temelini oluşturan öz, nüve
- çekirdek
- Etli meyvelerin içinde bir veya birden çok bulunan, çoğu sert bir kabukla kaplı tohum
- çekirdek
- Ağaçlarda soyulmayan bölüm
- çekirdek
- nüve
- çekirdek
- çivit
- çekirdek
- gilik
- çekirdeklenmek
- Çekirdek bağlamak