Definition of çeker in Turkish English dictionary
- phot. objective
- shrinking
- capacity (of a scale)
- weighing capacity
- tower
- contractive
- çeker ocak
- fume cupboard,(US fume hood): a ventilated enclosure in a chemistry laboratory, in which harmful volatile chemicals can be used or kept
- para parayı çeker
- Money breeds money
- çek
- cheque
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
Someone stole my wallet. I no longer have a cheque book or a credit card.
- Birisi benim cüzdanımı çaldı. Artık bir çek defterim ya da bir kredi kartım yok.
- bütün çeker
- low-gear all wheel drive
- iki çeker
- (Otomotiv) two wheel drive
- iki çeker
- (Otomotiv) 2wd
- çek
- drafting
- çek
- (Ticaret) check cheque
- çek
- draught
- çek
- (Otomotiv) non-return valve
- çek
- (Kanun) bill of exchange
- çek
- pull
I need a tool for pulling weeds in my garden.
- Benim bahçemdeki yabani otları çekmek için bir alete ihtiyacım var.
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
- çek
- pull on
- çek
- {f} shrunk
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
- çek
- suffer from
He used to suffer from severe nasal congestion.
- O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
He used to suffer from stomach aches.
- O, mide ağrılarından dolayı acı çekerdi.
- çek
- {f} shrinking
- çek
- drew
Madonna's concert drew a large audience.
- Madonna'nın konseri büyük bir dinleyici çekti.
She drew the chair towards her.
- O sandalyeyi ona doğru çekti.
- çek
- {f} haul
- çek
- draw away
- çek
- roll up
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
- çek
- pop
- çek
- shrink back
- çek
- acquittance
- çek
- attract
Negative electrons attract positive electrons.
- Negatif elektronlar pozitif elektronlar çekerler.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
- çek
- {f} hauling
- çek
- yank
Tom yanked Mary's hair.
- Tom, Mary'nin saçını çekti.
Stop yanking my hair, it hurts!
- Saçımı çekmeyi durdur, acıyor!
- Para parayı çeker
- (Atasözü) Money makes (breeds) money
- dört çeker
- All-wheel-drive, four-wheel-drive
- para parayı çeker
- it takes money to make money
- çek
- of check
- çek
- cheques
- çek
- inflect
In that language, adjectives and nouns are inflected for gender.
- O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.
- çift çeker
- double takes
- Para parayı çeker
- Money begets money
- akılsız başın cezasını/ zahmetini ayak çeker
- (Atasözü) 1. If you don't use your head your feet do the work. 2. If the leader uses bad judgment his followers suffer
- dört çeker
- four-wheel drive
- eden çeker
- get one's just desserts
- oğlan dayıya, kız halaya çeker
- (Atasözü) A boy will take after his maternal uncle, and a girl will take after her paternal aunt
- tereyağından kıl çeker gibi
- swimmingly
- tereyağından kıl çeker gibi
- very easily
- tereyağından kıl çeker gibi as easy as taking candy
- from a baby, as easy as falling off a log
- tereyağından kıl çeker gibi iş
- plain sailing
- tırtıllı çeker
- crawler tractor
- yağdan kıl çeker gibi
- with the greatest of ease, as easy as taking candy from a baby, as easy as falling off a log, as easy as one-two-three
- yağdan kıl çeker gibi
- as easy as pie, as easy as falling off a log
- Çek
- (a) Czech
- Çek
- Czech, of the Czechs
- Çek
- {i} Czech
The professor teaches Czech.
- Öğretmen, Çekçe öğretiyor.
I want to buy a Czech sweater.
- Çek kazağı satın almak istiyorum.
- Çek
- czechoslovak
- çek
- cheque, check
- çek
- written order from one party directing a bank to pay a specified amount of money to another party
- çek
- of the Czech Republic; of the former nation of Czechoslovakia
- çek
- native or resident of the Czech Republic; resident of the former nation of Czechoslovakia; check
- çek
- {i} check
I will pay for it by check.
- Ben onu çek ile ödeyeceğim.
I'd like to pay by check.
- Çek ile ödeme yapmak istiyorum.
- çek
- rollup
- çek
- lure
The music lured everyone.
- Müzik herkesin ilgisini çekti.
Tom was lured into a trap.
- Tom bir tuzağa çekildi.
- çek
- pull#on
- çek
- pullon
- çek
- drawaway